Artık yeter! Tüm madenleri kamu işletmeli! Taşeron düzenine son!
DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun Karaman Ermenek’teki madende yaşanan su baskını ile ilgili açıklaması:
ARTIK YETER! TÜM MADENLERİ KAMU İŞLETMELİ! TAŞERON DÜZENİNE SON!
28 Ekim 2014 Salı günü öğle saatlerinde Karaman İli Ermenek İlçesinin Pamuklu köyü mevkiinde bulunan Has Şekerler Madenciliğe ait maden ocağında nedeni yaşanan su baskını sonucu 18 maden işçisi ocaktan çıkamamıştır.
Taşeronlaşma, güvencesiz, sendikasız çalışmanın simgesi haline gelmiş madencilik sektöründe işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarının geldiği nokta işverenin ağzından şu sözlerle ifade edilmiştir: “Kaçarsan kurtulursun.”
Kurdukları taşeron ve güvencesiz çalışma biçimlerine tek kelime etmeyen, bütün suçu ve sorumluluğu işçilere yıkan, ahlak ve normlardan yoksun bu sermaye düzeni daha kaç can alacaktır?
Ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği sistemi çökmüş durumdadır. Bu çökmüş sistemin hiç bir işe yaramayan mevzuatında göstermelik düzenlemeler yaparak işi geçiştirmeye çalışan, taşeron ve güvencesiz çalışma ilişkilerine tek laf etmeyen bütün kesimler bu cinayetlerin baş sorumlularıdır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini, kanlı birikimlerinin önünde engel teşkil etmeyecek biçimde göstermelik olarak düzenleyenler, bugün “güvenlik kültürü eksik” diye söylevler vermektedir.
Soma katliamının ardından, madenin sahibi olan TKİ’nin tek bir yetkilisinin bile soruşturulmasına izin vermeyenler bugün işçilere suç atmayı bir marifet bilmektedir.
Aslında madencilik sektöründeki gerçekler, denetim raporlarına yansımıştır. 2011 yılında yayınlanan Devlet Denetleme Kurumu raporunda sektöre dair şu çarpıcı tespitler yer almaktadır:
– Risk değerlendirmesi yapılmaması
– Taşeronluk/alt işverenlik uygulaması
– Üretim zorlaması
– Geçmiş kazalardan ders alınmaması
– Grizu riskine karşı önlemlerin yetersiz olması
– Kontrol ve degaj sondajlarının yeterince yapılmaması
– Delme-patlatma işlemindeki düzensizlikler
– Çalışanlarda CO maskesi bulunmaması
– Gaz izleme ve ikaz sistemlerinin yetersizliği
– Havalandırma yetersizliği
– Grizu emniyetli elektrikli cihaz ve ekipmanlar ile ilgili sorunlar
– Nefeslik-kaçamak yolu ile ilgili yetersizlikler
– Tahkimat ile ilgili eksiklikler
– Tahlisiye hizmetleri ile ilgili sorunlar
– Maden işletmelerinde gözetim (iç denetim) hizmetlerinin yetersizliği
– Teknik nezaretçilik vb. işletme içi denetim uygulamaları ile ilgili sorunlar
– Kamu birimleri denetimlerinin etkinsizliği
– Mesleki eğitim ve iş güvenliği kültürü noksanlıkları
Bu tespitlerin yapılmış olmasına rağmen ölümler devam etmektedir. Çünkü ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği sistemi çökmüş durumdadır. Başta madencilik ve inşaat sektörü olmak üzere son yıllarda yaşanan iş cinayetleri bu çökmüşlüğün en trajik ve kabul edilemez yüzünü bize göstermektedir.
Ülkemizde; yüksek risk taşıyan, kuralsız ve denetimsiz çalışan, mühendislik bilim ve tekniğinden uzak, teknik elemanın gözetim ve denetimi olmaksızın, tamamen ilkel koşullarda çalışan pek çok maden firması ya taşeron ya da rödovans ilişkileri içinde üretim yapmaktadır. Bu tür işletmeler açısından iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları tamamen maliyet kalemi olarak görülmektedir. Maden firmaları maksimum karı elde etmek için en hızlı ve en acımasız üretim süreçlerini yaşama geçirme konusunda hiç tereddüt etmemektedirler.
Taşeronlaşma ve güvencesiz çalışma ilişkileri devlet ve sermaye işbirliğiyle temel birikim politikası olmuştur. İşverenlerin küresel kapitalist sistemde rekabet edebilmeleri ve birikim sağlayabilmeleri açısından ucuz işgücü ve düşük işletme maliyetleri temel önemdedir.
Taşeron ve güvencesiz çalışma biçimlerinin işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarını ortadan kaldırdığını görmezden gelmeye devam edenler, yaşanan ve yaşanacak cinayetlerin sorumluluğunun hesabını mutlaka verecektir.
DİSK olarak diyoruz ki; çökmüş bir sistemle bu iş cinayetleri önlenemez. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanını temel bir örgütlenme ve mücadele alanı haline getirme kararlılığında olan konfederasyonumuz, son dönemde hükümet ile görüşmelerde ve ILO’nun madencilik sektörüne dair toplantısında sürekli olarak işçi ölümlerinin durdurulması için yapılması gerekenleri ifade etmiştir:
- Sorunun temeli taşeronlaştırma, rödovans gibi güvencesiz çalışma ilişkileridir. Başta madenler olmak üzere tüm işkollarında bu ölüm ve sömürü düzenine derhal son verilmelidir.
- 6331 sayılı yasayla piyasalaşan işçi sağlığı ve iş güvenliği düzeni çökmüştür. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve üniversitelerin katılımıyla özerk-demokratik bir kurumsal yapı oluşturulmalıdır.
- Yasaklarla, barajlarla, baskılarla sınırlanan sendikal örgütlenmelerin önündeki engeller kaldırılmalıdır. İşçiler ancak örgütlenerek “ölümüne çalışma” dayatmasına karşı durabilir.
Türkiye’de hızla artan iş cinayetlerini durdurmak için yapılması gerekenler bellidir ve DİSK bunları yıllardır ifade etmektedir. Ülkeyi yönetirken işçi sınıfının taleplerini duymayanlar, duymazdan gelenler, gereğini yapmayanlar, bu işçi katliamlarındaki sorumlulukları nedeniyle hesap vermelidir!
Artık yeter! Görmeyen gözler görsün, duymayan kulaklar duysun: Acilen tüm madenleri kamunun işleteceği ilan edilmeli, taşeron düzenine son verilmelidir!
Geleceğimizi karartan, işçileri yok eden bu ölüm düzenine karşı tüm gücümüzle direneceğiz!