Gözyaşlarımızın rengi aynıdır!
(DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun DİSK’İN SESİ gazetesinin 176. sayısında “Emeğin Gündemi” köşesinde yayınlanan yazısı…)
Ülkeyi yönetenler bir süredir hep farklılıklarımızdan bahsediyor.
Mezhebimize, dilimize, yaşam tarzımıza göre “makbul” ve “makbul olmayan” yurttaşlar tanımlıyorlar.
Sadece ülke içinde değil dış siyasette de bu mezhepçi-ayrımcı anlayış ile “makbul” olan grupları askeri, ekonomik, siyasi olarak destekleyip diğer herkesi düşman ilan ediyorlar. Bu siyaset tarzı ülke içinde iç savaşa kadar varabilecek toplumsal gerilimlerin birikmesine neden oluyor.
Peki neden bir siyasi iktidar böylesine riskli bir gerilim siyasetiyle, yönettiği ülkeyi göz göre göre uçuruma sürükler? Neden ülke nüfusunun önemli bir bölümünü “ötekileştirir” ve diğer kesimlerini ötekilere karşı kışkırtarak, durdurulması çok güç olabilecek bir yangına körükle gider?
İşçi sınıfının mücadele tarihi bize göstermiştir ki asıl amaçları benzerliklerimizi gizlemektir. Aynı sınıfın aynı kaderi paylaşan üyeleri olduğumuzu unutarak birbirimize düşmemiz, sınıf çıkarlarını bir kenara bırakarak iktidardakilerin “makbul” bulmadığı sınıf kardeşlerimizi düşman bellememizdir istedikleri.
Oysa ne kadar çok benziyoruz birbirimize. Belki inançlarımız farklı ama maden ocakları, tersaneler, fabrikalar, atölyeler, şantiyeler hepimize mezar oluyor. O zaman anlıyoruz ki kaderimiz iş güvenliği önlemlerinden kısarak gökdelen diken maden patronuyla değil sınıf kardeşlerimizle ortak.
Belki dillerimiz farklı ama taşeron köleliğine karşı mücadele ederken, grev/direniş çadırlarında anlıyoruz ki hangi dilde söylenirse söylensin türkülerimiz, omuz omuza halaya durursak kazanıyoruz.
Belki bizi mavi yakalı/beyaz yakalı, kadrolu/taşeron gibi sıfatlarla ayırıyorlar ama güvencesizlik hepimizin başında bela! İstisnasız tüm iş kollarında emeğiyle geçinen kim biliyor ki üç gün sonra ne olacağımızı?
İşte bundandır son dönemde her yürüyüşümüzü, her toplantımızı, her konuşmamızı “Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği” sloganıyla bitirmemiz.
Hep tekrar ettiğimiz gibi biz işçi sınıfıyız. Biz acıya pasaport sormayız. Biz acıları mezhebe göre, ırka göre ayırmayız Anaların ağıtları hangi dilde yakılırsa yakılsın bizim ağıtımızdır. Biz o acıları kucaklayarak birleşmeyi, bütünleşmeyi hedeflemeliyiz.
Bugün bölgemiz mezhepçi, etnik, ırkçı çatışmalarla karşı karşıya iken işçi sınıfının mücadelesi, birleştirici bir kanal olarak önem kazanmakta. Taşeron köleliğine son vermek için, iş cinayetlerini durdurmak için, yoksulluk ve güvencesizlik düzenine dur demek için birliğimizi, mücadelemizi, dayanışmamızı büyüterek kazanacağımız artık sadece haklarımız değil eşitliğin, özgürlüğün, barışın hüküm süreceği, geleceğe umutla bakabildiğimiz bir ülkedir!
İşçilerin göz renkleri farklı olsa da gözyaşları aynıdır…