DİSK “Asgari Ücret 1800 Net” talebi için Çalışma Bakanlığı önündeydi
“ASGARİ ÜCRET 1800 NET” kampanyası çerçevesinde bugün (26 Aralık) DİSK’liler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önüne yürüdü. Yürüyüşe ve sonrasında gerçekleştirilen basın açıklamasına DİSK Genel Başkanı Kani Beko, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, DİSK üyesi sendikaların yönetici ve üyeleri ile KESK Genel Sekreteri Hasan Toprak ve KESK yöneticileri katıldı.
DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Remzi Çalışkan’ın açılış konuşmasını yaptığı basın açıklamasında DİSK Genel Başkanı Kani Beko, DİSK üyelerinin Türkiye’nin dört bir yanında insanca yaşanabilir bir asgari ücret için alanlara çıktığını belirtti. Kani Beko, “Asgari ücret 1800 net! Saraylar değil ekmeğimiz büyüsün!” kampanyası çerçevesinde yüzlerce noktada bildiriler dağıtıldığını ve kitlesel basın açıklamaları düzenlendiğini ifade etti.
Hükümetin işçilere emekçilere günde 1 liralık zammı yeterli gördüğünü açıklayan Beko, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarının bir orta oyununa dönüştüğünü ve bu ortaoyunundan en fazla günde bir simitlik zam çıktığını belirtti. DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Asgari Ücrete Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki artış kadar zam istediklerini, bunun da asgari ücrete yansıması olan 1800 TL’ye karşılık geldiğini söyledi.
Kani Beko’nun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde yapmış olduğu basın açıklaması:
ASGARİ ÜCRET 1800 NET!
SARAYLAR DEĞİL, EKMEĞİMİZ BÜYÜSÜN!
Değerli basın emekçileri,
Aralık ayı boyunca DİSK üyeleri Türkiye’nin dört bir yanında insanca yaşanabilir bir asgari ücret için alanlardaydı, sokaklardaydı. “Asgari ücret 1800 net! Saraylar değil ekmeğimiz büyüsün!” kampanyası çerçevesinde yüzlerce noktada bildiriler dağıttık, kitlesel basın açıklamaları düzenledik. Yüzbinlerce insana ulaştık ve “Asgari Ücret 1800 lira olsun” talebimiz toplumun geniş kesimlerinden büyük ilgi gördü.
Dün yapılan Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısında toplumun bu geniş kesimlerinin sesi yoktu. Kapalı kapılar ardında toplanan Komisyon, her sene tekrarlanan bir ortaoyununa devam etti. Ve bu ortaoyununun sonucunu artık herkes biliyor. Hükümet günde 1 liralık zammı yeterli gördüğünü açıkladı. Yıllardır bu ortaoyunundan en fazla günde bir simitlik zam çıkmaktadır.
Değerli basın emekçileri;
Biz bir ayı aşkın süredir sokaklarda, işyerlerinde, açık toplantılarda işçilerle konuşarak, bilim insanlarıyla konuşarak, sendika uzmanlarımızla çalışarak talebimizi oluşturdu.
“Asgari Ücret 1800 lira olmalıdır” şeklindeki talebimizi ortaya koyarken dört ayrı hesap yaparak hepsinde yaklaşık olarak aynı sonuca ulaştık.
Bu hükümet büyüme rakamlarıyla çok övünüyor diye biz de onların büyüme rakamlarını esas aldık. Madem ekonomi büyüyor, işçilerin de ücretleri büyüsün dedik. Üretirken alınteri döken, ölen, sakat kalan, hastalanan işçi sınıfı da büyümeden faydalansaydı asgari ücret net 1800 lira olacaktı.
Bu ülkeyi yönetenler milli gelirin artışıyla övünüyor. Biz de işçiler milli gelirden pay alıyor mu diye sorduk. Dört kişilik hanedekilerden sadece biri, “Kişi Başına Düşen Milli Gelir”den payına düşeni alsa o eve ayda 1800 lira girmesi gerekiyor.
Bu hesaplarla da yetinmedik. Bir hanede iki kişi çalışması halinde yoksulluk sınırını aşmaları için asgari 1800 lira almaları gerektiğini hesapladı.
Ve son olarak asgari ücrete Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki artış kadar zam istedik. Biliyorsunuz, hükümet “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek Cumhurbaşkanlığı bütçesini yaklaşık 2 kat artırdı. Bu ülkede tüm değerleri üretenler biziz ve daha düşük bir artışı kabul etmiyoruz. Cumhurbaşkanlığı bütçesi artış oranıyla eşit zam istiyoruz. Yani net 1800 lira asgari ücret istiyoruz.
Değerli basın emekçileri,
Asgari ücret konusundaki en önemli taleplerimizden biri de asgari ücretin belirlenme sürecinde işçi sınıfının söz hakkıdır! Asgari ücretin belirlenmesi süreci bir toplu pazarlık süreci olarak ele alınmalıdır. Anlaşmazlık durumunda işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanabilecekleri yasal zeminler oluşturulmalıdır. Bu konuda bir yasal düzenleme önerimiz önümüzdeki günlerde ilgili bakanlıklara ve Meclis’teki tüm partilere iletilecektir.
Değerli basın emekçileri,
Peki, 1800 lirayı alınca tüm sorunlarımız çözülüyor mu? Elbette hayır! AKP döneminde eskiden parasız olan kamusal hizmetlerin hepsi ya paralı hale geldi ya da giderek daha pahalı oldu. Biz parasız eğitim istiyoruz, parasız sağlık istiyoruz! Asgari ihtiyacımız kadar elektriği, suyu, doğalgazı parasız istiyoruz! İşe geliş gidişlerde parasız ulaşım istiyoruz! İşe giderken çocuklarımızı bırakacağımız parasız kreşler istiyoruz!
Biz bunları isteyince hemen “kaynak yok” diye bildik söylemlere başvuruyorlar. Biz artık kaynak olduğunu görüyoruz. İtibar adı altında lüksünüz için, saraylarınız için, uçaklarınız için, komşu ülkelerde savaş çıkarmak için harcadığınız kaynakları istiyoruz.
Ve son olarak diyoruz ki: Sizin itibarınız iki bin odalı saraylarınızsa, bizim itibarımız direniş çadırlarımızdır. Sizin itibarınız altın kadehlerse, bizim itibarımız ekmek davamızdır. Sizin itibarınız 10 bin liralık klozetlerse, bizim itibarımız çocuklarımızın geleceği için verdiğimiz kavgadır. Sizin itibarınız halkları birbirine düşüren politikalarınızsa, bizim itibarımız doğudan batıya, kuzeyden güneye işçilerin birliğini sağlayan mücadelemizdir, dayanışmamızdır. Sizin itibarınız mahkemelerden kaçırdığınız bakanlarsa, bizim itibarımız bugün Kayseri’de duruşması görülen Ali İsmail Korkmaz’dır.
Değerli basın emekçileri;
DİSK’e üye oldukları için işten atılan işçiler, bugün Türkiye’nin dört bir yanında işleri için, ekmekleri için, gelecekleri için direniş çadırlarında direnmektedir. Bizim itibarımız budur! Bu ülkenin itibarı direnen işçi sınıfıdır. Bu ülkenin itibarı eşitlik için, özgürlük için, adalet için, demokrasi için direnen halkımızdır.
Şimdi hükümet bu itibarlı direnişleri ezmek için, “İç Güvenlik Reformu” adı altında bir yasal düzenleme hazırlamaktadır. Bu tasarı yasalaşırsa, Türkiye’de adı konulmamış bir sıkıyönetim ilan edilecek, “Yeni Türkiye” tam anlamıyla bir açık cezaevine dönüşecektir. Türkiye’deki milyonlarca işçi, emekçi tehdit altındadır. Yasal hakları olan her grev, her basın açıklaması, her direniş çadırı suç sayılıp engellenecektir. Örneğin, sendikalaşma haklarını kullandıkları için işten atılan ve direnen binlerce işçinin direnişleri bizzat polis gücüyle kırılacaktır. Her direnişçi de artık “makul şüpheli” olacaktır.
Bu yasa tasarısı bizim için işçi sınıfına yönelik bir saldırıdır. İşçi sınıfını açlık sınırının altında, kölece, ölümüne çalıştırmak için getirilen bu tasarıya karşı tüm demokrasi güçleri, kol kola, omuza mücadele etmelidir.
Değerli basın emekçileri,
Son olarak yarın Lüleburgaz’da yapılacak Trakya Bölge Mitingi’mizi duyurmak istiyorum. “Taşeronlaştırma yasaklansın, Asgari Ücret 1800 Net” sloganıyla düzenlediğimiz mitingimizde binlerce işçi yarın 13:00’da Lüleburgaz Kongre Meydanı’nda buluşacak.
Ben burada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde bir kere daha vurgulamak istiyorum: Artık bu taşeron köleliğine son verin, yargı kararlarına uyun. Bu ülkeyi yönetenler yıllardır yasaları hiçe sayarak, yargı kararlarına uymayarak, adaleti ayaklar altına alarak taşeron zulmünü işçi sınıfına dayatıyorlar.
Artık yeter! Taşeron şirketler aracılığı ile inim inim inlettiğiniz karayolu işçisi, hastane işçisi, belediye işçisi köleniz değildir. Bu insanlar kamunun işçisidir. “Güvenceli bir iş” bu insanların hakkıdır. Eğer siz bu hakkı teslim etmezseniz, kadro vermezseniz, işçi sınıfı o taşeron cumhuriyetinizi er ya da geç başınıza yıkacaktır!
Sözlerime son verirken, siz basın emekçileri de dahil olmak üzere Türkiye işçi sınıfını bu mücadelede DİSK’e güç vermeye, DİSK’li olmaya #Direnİşçi olmaya çağırıyorum!
Asgari ücret 1800 net!
Saraylar değil ekmeğimiz büyüsün!
Faşizme karşı omuz omuza!
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!