"Ailenin Ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Paketine İtirazımız Var"
Kadın Emeği Platformu’nun değerlendirme raporunun tam metni:
Ailenin Ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Paketine İtirazımız Var
AİLEYE KÖLE SERMAYEYE KUL OLMAYACAĞIZ!!!
Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz haftalarda kabinedeki bazı bakanların katılımıyla bir toplantı düzenleyerek Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programını açıkladı.
Biz kadınlara göre açıklanan program temelde iki hedefe sahip. Bir yandan kadınları sadece annelikle tanımlayıp, kamusal alanda ve ücretli emek gücünde öncelikle annelik “görevinin” belirlediği çizgilerle var etmeye çalışmak. Diğer yandan da sermayenin ana yönelimi olan esnek ve güvencesiz çalışmayı doğum/annelik bahanesiyle kadın emekçilerden başlayarak sınıfın genelinde yaygınlaştırmak.
Program kadınları annelikle sınırlıyor yani erkeklerle eşit olarak değil, ancak anneliğin kazandırdıklarıyla erkeklerle eşdeğer olarak var olabileceğini vurguluyor ve iki kişi arasındaki birliktelik ilişkisini “aile olmakla” ve heteroseksüel ilişki biçimiyle sınırlandırıyor.
Son iki üç yıldır AKP’nin her altı ayda bir ama anneliği ama kadın istihdamını teşvik etme başlığı altında sunduğu paketlerin/programların tek bir sonucu söz konusudur. Kadınların esas görevinin aile içinde konumlanmak olduğuna ilişkin ideolojik hegemonyayı güçlendirerek, kadınları ücretli emek gücü içinde eğreti bir bileşen haline getirmek ve kadın emeğinin değerini daha da ucuzlatmak.
Bu yasa ve programlarla kadınlardan başlayarak tüm çalışma hayatı esnek ve güvencesiz çalışma prensibi ile yeniden inşa ediliyor. Program doğum/annelik gerekçesiyle kısmi ve yarı zamanlı çalışmayı kadınlar için bir tercih olarak sunsa da bu durum bir süre sonra önce kadınlar için bir zorunluluğa dönüşecek ardından da sınıfın tüm bileşenlerinin genel çalışma koşullarını aşağı çekecek sonuçlar doğuracaktır.
Düşük ücret, tamamlayıcı prim uygulaması ve ev içi işler nedeniyle kayıtdışı çalışan milyonlarca kadın ise programın kapsamında dahi değildir. Türkiye, a-tipik çalışan yani yarı zamanlı, taşeron, gündelik işlerde çalışan kadınların da annelik haklarından yararlanmasını öngören ILO’nun 183 Sayılı Anneliğin Korunması Sözleşmesi’ni imzalamıyor. Bu nedenle açıklanan programdaki hiçbir düzenlemeden kayıt dışı çalışan kadınların yararlanamaması da bir devlet politikasıdır.
1-Doğum nedeniyle ücretsiz izinde geçen sürenin kademe ilerlemesinde değerlendirilmesi
Kadınların ücretsiz doğum izninde geçen sürelerinin borçlanma yapmaksızın derece ve kademe ilerlemesinde sayılmasının sağlanması.
Söz konusu öneri kamu çalışanlarının çalışma süresine bağlı kademe ilerlemesinde ve SGK primlerinin ödenmesinde kadınlara bir avantaj sağlamakla beraber çalışma hayatı ve kariyer planı açısından işlevsiz kalmaktadır. Çalışma hayatında mevcut durumda başta vasıflı işgücü içerisinde yer alanlar olmak üzere kadın işçiler doğum, evlilik gerekçesi ile terfi ettirilmiyor. Bu nedenle yasa kadın kamu çalışanlarına cüzi ücret farkı sağlayan yasal kıdem ilerlemesi dışında bir güvence sunmamaktadır.
2-Doğuma bağlı yarı zamanlı çalışma
Analık izni bitiminden sonra ilk çocuk için 2 ay, ikinci çocuk için 4 ay, üç ve üzeri çocuklar için 6 ay olmak üzere yarı zamanlı çalışma imkanı tanınması
0-12 aylık bebekleri evlat edinenlerin de kapsama alınması
Bu sürenin engelli çocuk doğuranlar için 12 aya çıkarılması
Çoğul gebelik halinde yukarıdaki sürelere birer ay eklenmesi
Yarı zamanlı çalışılan süre için mevcut süt izninin uygulanmaması, bu iznin yarı zamanlı çalışma süresinden sonra kullanılması (doğumdan sonra 1 yıl tamamlanana kadar)
Yarı zamanlı çalışılan süre içerisinde ücretin tam olarak ödenmesi
Özel sektördeki kadın işçinin ücretinin yarısının ve sigorta priminin İşsizlik fonundan karşılanması
Yarı-zamanlı çalışmanın kadınlardan başlayarak yaygın ve yerleşik bir uygulama haline getirilmesi amaçlanıyor. Tam istihdam biçimleri yerini yarı zamanlı çalışmaya bırakacaktır. Yarı zamanlı çalışma eksik sigorta primi ve düşük ücret anlamına gelmektedir. AKP bu sorunu şimdilik ücretin kalan yarısı ve sigorta pirimi için işsizlik fonunu garanti göstererek çözmektedir. Sermayenin karından taviz vermemenin temel ilke kabul edildiği uygulamada, kadın işçilere yine kendi ücretlerinden kesilerek elde edilen bu fonu bir lütuf / garanti olarak sunmak ikiyüzlülüktür. Üstelik yarı zamanlı çalışma yerleşik hale getirildikten sonra prim tamamlama uygulamasından vazgeçip geçmeyeceklerinin bir garantisi de yok.
Kadınlar bu 2-6 aylık sürede yarı zamanlı çalışırken ücret ve prim açısından tam zamanlı çalışmaya oranla kısa vadede bir hak kaybı yaşamayacak gibi gösteriliyor. Fakat uzun vadede görevde ilerleme, kıdem alma ve nitelikli işlere getirilerek yükselme imkanını kaybedeceklerdir. Zira özel vasıf ve nitelik gerektiren işlerde çalışan kadınların, iş yerinde yönetici pozisyonundaki kadınlar başta olmak üzere işin denetim ve yürütülmesinden sorumlu kadınların, yarı zamanlı çalışması söz konusu dahi değildir. Bu uygulama ile kadınlar hem yarı zamanlı çalışma bahanesiyle yoğunlaştırılmış bir çalışma programı ile karşıya kalacaklar hem de niteliksiz işlerde ve yükselme imkanı tanınmadan çalıştırılacaktır.
3-Çocuk Okul Çağına Gelinceye Kadar Ebeveynlere Kısmi Süreli Çalışma Hakkının Tanınması
Okul çağına kadar memur ve işçi ebeveynlere günlük çalışma sürelerini yarı sürelere kadar azaltma imkanının sağlanması.
Yasadaki bu tanım uygulamada doğrudan kadını hedef alacaktır. Çocuklara bakma ve onların eğitimi ile ilgilenme görevi toplumsal cinsiyet rollerinin bir gereği olarak kadına biçilmiş bir görev olarak görülüyor. Bu nedenle uygulamanın doğumdan sonraki 5-6 yıl boyunca kadına kısmi süreli çalışma önerdiği anlaşılmaktadır.
Kadınların çocuk bakım görevi devredilemez görülmüş ve asıl iş olarak tanımlanmıştır. Ücret karşılığı çalışma seçeneği ise tali ve asıl iş olan “çocuk bakımı” görevi aksatılmaksızın sunulmaktadır. Kısaca kadınlara aslolarak annelik kariyeri önerilmekte, annelikten arta kalan zamanlarında ise düşük ücretlerle, eksik primlerle, yarı zamanlı olduğu için vasıfsız olarak tanımlanan işlerde çalışma seçeneği sunulmaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bu öneriyi özel istihdam bürolarının yasalaşması koşuluyla kabul ediyor olması da kutsal annelik görevlerini aksatmama bahanesiyle esnek ve güvencesiz çalışmanın en vahşi biçiminin yasalaştırılmak istendiğini göstermektedir.
4-ASPB izni ile açılan kreşlerin MEB izni ile açılan okulöncesi eğitim kurumlarına tanınan vergi teşviklerinden yararlanması
Belediyelere kreş ve gündüz bakım evi kurma yükümlülüğünün getirilmesi.
Programda kreşlere ilişkin yukarıdaki maddeler ayrı ayrı yer almıştır. Her iki maddeye de Maliye Bakanlığı’nın mutabakatı olması durumunda ibaresi konularak kesinlik kazanmadığı belirtilmiştir.
Her iki öneri de kreş sorunun çözümü açısından gerçekçi değildir. Kreş hakkı mevcut yasada 150 kadın işçinin çalıştığı tüm işyerleri için zorunlu tutulmuş bir uygulamadır ve Belediyeler Kanunu ile belediyelerin de kreş açması yükümlülüğü getirilmiştir. Fakat uygulamada ne işverenler ne de belediyeler bu sorumluluğu yerine getirmemektedir. Kreş açma sorumluluğunu yerine getirmeyen işverenlere yönelik denetimler son derece düşüktür. 2012 yılında Çalışma Bakanlığı verilerine göre yasal zorunluluğu olan işyerlerinin ancak yüzde 3’ü denetlenmiş, yaptırım olarak cüzi para cezası uygulanmıştır.
Kreş hizmeti için denetimlerin sıklaştırılması, yaptırımların ağırlaştırılması, kamu kreşi sayılarının arttırılması başta olmak üzere devletin kreş hizmetinin sunulmasına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmesi öncelikli olmalıdır. Öte yandan özel kreşlere teşvik uygulaması ile kreş hizmetinin kamusal bir hizmet olması yerine piyasalaştırılması kabul edilemez bir uygulamadır. Kreş sahiplerinin faydasına olan bu öneri fahiş kreş ücretleri yüzünden bu hizmeti “satın alamayan” kadınların sorunlarının çözümü olmayacaktır. Kadınların çocuk bakım yükünü üzerinden almayacaktır.
5-Gençlerde evliliğin teşvik edilmesi amacıyla destek modelleri geliştirilecek
Bu eylem kapsamında: Ebeveynler çocuğun doğumundan sonra, Bireysel Emeklilik Sigortası benzeri bir “Çeyiz Hesabı” açtıkları takdirde, devlet de katkı sağlayacak. Genç, 18 yaşından sonra kendi yatırdığı miktarı istediği şekilde çekebilecek, evlilik cüzdanını ibraz ettiği takdirde Devlet payını da alması sağlanacak.
Davutoğlu toplantıda bu maddeye ilişkin konuşurken “çeyiz parasına” devlet payı uygulamasının 27 yaşına kadar gerçekleşecek evlilikler için geçerli olduğunu ve hesapta biriken paranın yüzde 15’i kadar parayı da devletin vereceğini ekledi.
Bu uygulama ile genç yaşta evliliğe özendiriliyor. Gençler özgür, bağımsız bireyler olarak bir hayat planı yapmaya, eğitime ya da özel beceri ve yeteneklerini geliştirmeye değil evliliğe, aile olmaya teşvik ediliyor. Üstelik bu yapılırken herkese biriktirdiği paranın yüzde 15’i kadar katkı vaad edilerek zengine daha çok yoksula daha az katkı anlamına gelen bir adaletsiz ölçüt benimseniyor. Evlilik hesabı adı altında tasarrufları artırmayı yani sermayeye ucuz kaynak aktarmayı da hedefliyorlar. Erken evlilik daha çok çocuk doğurma politikasına da uygun düşüyor.
6-Evlilik Öncesi Eğitim Programını Yaygınlaştırma
Bu eğitim programı ile evlenmeye hazırlık yapan vatandaşlarımızın aile hayatına iyi bir başlangıç yapabilmeleri ve evliliklerini daha sağlıklı bir zeminde yürütebilmeleri için Evlilikte İletişim ve Yaşam Biçimleri; Aile Hukuku; Evlilik ve Sağlık gibi konularda eğitim verilecek.
Program taslağında aile eğitim programının yanı sıra
- Aile Eğitim Programı yaygınlaştırılacak
- Aile Danışmanlığı hizmetleri yaygınlaştırılacak
maddeleri de yer alıyor. Bu düzenleme maddelerinin boşanmaları azaltmak ve evlilikleri sürdürmek gibi gerekçeleri bulunuyor.
Kısaca kadınlar aile gerekçe gösterilerek bir yandan esnek çalışma düzeni ile kuşatılırken aile kuşatmasını sıkılaştıracak önlemler de alınıyor. Kadınların aile içinde kalması ve boşanmaması yönündeki baskı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yönetiminde verilen “sosyal hizmetlerle” de sürmüş olacak. Evlilikte yaşanan sorunlar erkek şiddeti ve erkeğin çalışmamasıyla sınırlandırılırken kadınların herhangi bir nedenle boşanmak istemesi toplumsal baskı ile engellenmeye çalışılacak.
Çeyiz parası, erken evlilikte teşvik kredisi, çocuk doğumu sonrası altın vaatleri ve Aile Sosyal Destek Programı ile kadınlar erken yaşta evliliğe ve doğum yapmaya yöneltilmektedir. Böylece hedefledikleri muhafazakâr-dindar-itaatkâr nesillerden oluşan toplumu inşa etmek için kadınları öncelikle anne olarak tanımlayıp, bu kuşatma içinde istihdama da kendilerine uygun görülen biçimde eğreti olarak katılmaları tasarlanmaktadır.
Program kapsamında öngörülen yarı zamanlı çalışma kadınları, düşük ücretlerle, başta sendika hakkı olmak üzere en temel haklardan mahrum biçimde kayıt dışı çalışmaya itecektir. Her ev parça başı iş yapan, çağrı üzerine çalışan, sermaye için hizmet sunan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin uzağında atölyelere dönüşecektir. Çocuk işçiliği de bu durumda artacaktır.
AKP’nin Ailenin ve Dinamik Nüfusun Korunması Programı olarak sunulan ama kadın emeği sömürüsüne dayanan; kadını düzenli, güvenceli işler yerine, anneliğe ve ev kadınlığına hapseden; kısmi zamanlı düşük ücretli sermaye çalışanı yapan bu programa esastan itirazımız var.
- Çocuk bakım izinlerinin, hiçbir hak kaybı ya da part-time çalışma dayatması olmaksızın, erkeklerle eşit hak ve sorumluluklarla düzenlenmesi
- Kapatılan tüm kamu kreşleri açılmalıdır. Kadın/erkek olmasına bakılmaksızın, en az 50 işçi çalıştıran kamu/özel tüm işyerlerinde ücretsiz, nitelikli (vardiya koşulları dikkate alınarak gerektiğinde 24 saat açık ve anadilde) bakım evleri ve kreşler açılması zorunlu olmalıdır. Diğer çocuklu bireyler için her mahalleye ihtiyacı karşılayacak kadar kreş açılması için devlet kendisi girişimde bulunmalı, belediyelere yasal zorunluluk getirilmeli, 50’den az işçi çalıştıran işverenler de bu mahalle kreşlerine destek olmakla yükümlü olmalı, yurttaş girişimleriyle yaratılacak kreş kooperatifleri vb. alternatif çözüm arayışları özendirilmelidir.
- İş yerlerindeki çalışma düzeni, kadınların ve erkeklerin çocuklarına bakma yükümlülüğüne uygun şekilde düzenlenmelidir.
- Kadın ve erkek çalışanların, kendilerine ve yaşamı paylaştıkları kişilere zaman ayırabilmeleri için yasal günlük/haftalık çalışma süreleri günde en fazla 7, haftada en fazla 35 saate indirilmeli, toplu ya da bireysel iş sözleşmeleri ile (hiçbir yasal hak kaybına izin verilmeksizin) daha altında süreler kararlaştırılması özendirilmelidir.
- “Aile sorumlulukları”, “çocuk bakım yükümlülükleri” gibi bahanelerle kadınlara esnek çalışma formları dayatmak yerine, tam zamanlı ve tam güvenceli istihdam olanaklarını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
- Kayıt dışı çalışma nedeniyle artan kadın işçi cinayetleri, iş kazaları ve meslek hastalıklarının oranı da görünür olmamaktadır. Tüm iş kazalarının, kayıt dışı olsun olmasın, bilgileri tutulmalı, bu bilgiler kamuoyu ile paylaşılmalı ve hukuki yaptırım uygulanmalıdır.
- Bu programla, Türkiye koşullarında, emekli olma yaşını 65’e yükselterek çalışanların emeklilik hakkını “mezara gömen” düzenlemeyi daha da ileri götürmektedir. Kısmi/esnek zamanlı çalışmayı kural, tam zamanlı/düzenli çalışmayı istisna haline getiren bu düzenleme ile öncelikle kadınlar ve sonuçta tüm çalışanlar için “emeklilik” artık “bir hayal” bile olmaktan çıkartılmaktadır.
- Devlet tüm kadınlara bir an çalışma süresine ve prime bağlı olmayan işsizlik maaşı ve prim ödemesiz sağlık güvencesi sağlamalıdır.
- Kadınların çifte mesaisi gözönüne alınarak erken emeklilik ve yıpranma payı uygulamaları sosyal güvenlik sistemine dahil edilmelidir.
- Türkiye bir an önce ILO’nun 183 Sayılı Anneliğin Korunması Sözleşmesi’ni imzalamalıdır.
- Ve hazırlanmakta olan yeni anayasada; (kamu ya da özel) “çalışma hayatının tüm alanlarında (tüm iş ve meslekte ve her yönetim kademesinde) kadınlarla erkeklerin eşit yer alması esastır” ilkesi getirilmelidir.
KADIN EMEĞİ PLATFORMU