Divan işçilerine dayanışma ziyareti
DİSK Yönetim Kurulu, sendikalı oldukları için işten atılan Divan Pastanesi işçilerini ziyaret etti. 9 Mart’ta gerçekleşen ziyarete DİSK Bölge Temsilcileri ve DİSK üyesi sendikaların yöneticileri de katıldı. Ziyaret sırasında DİSK Genel Başkanı Kani Beko bir basın açıklaması yaptı. Açıklamanın tam metni şöyle:
DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun, Divan Turizm İşletmeleri’nin Çekmeköy’deki Fabrikası’nda işten atılan Gıda İş üyesi işçilerinin direnişini ziyaretinde yaptığı konuşma:
Soğuk demeden, yağmur demeden yirmi gündür direnişlerini sürdüren Gıda-İş sendikamıza üye işçi kardeşlerimi selamlıyorum.
Çok zor ve ağır koşullarda, gece gündüz çalışıp evlerine ekmek götürmeye çalışan işçi arkadaşlarım Anayasal haklarını kullanıp Gıda-İş sendikamıza üye oldular. Ancak Anayasa ve yasalar ayaklar altına alınarak burada bir sosyal cinayet işlendi. 52 işçi arkadaşımız işten atıldı.
Bugün her gün iş cinayetlerinde 3-4 işçi kardeşimiz öldürülürken, sendikalaşma nedeniyle işlenen sosyal cinayetlerde işçiler yaşarken öldürülüyor.
Değerli basın emekçileri
Sevgili işçi kardeşlerim, mücadele arkadaşlarım,
“İş arayan milyonlarca insanın, kabul edilemez şartlarda çalışan işçilerin ve buna bağlı giderek artan toplumsal gerginliklerin daha fazla oyalanmaya tahammülü olmadığına inanıyorum.”
Bu sözler bana ait değil. Bu sözler Koç Holding’in Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç’a ait ifadeler. Ancak bu sözlerin sahipleri, iş arayan milyonlarca insana yenilerini eklediler. Neden? Anayasal haklarını kullanıp sendikalı oldukları için? Bu sözlerin sahibine ait fabrikada, 10 yıllık işçiler bile açlık sınırının altında ücretlerle çalıştırılıyor. Çocuğunu emzirmek zorunda olduğunu söyleyen kadın işçiler bile zorla fazla mesaiye bırakılıyor. Engelli işçiler çalışmamaları gereken zor işlerde çalıştırılıyor. Bunlar “kabul edilemez şartlar” değil midir?
Ali Koç aynı konuşmasında 6 ve 8 yaşındaki çocuklarının geleceklerinden endişeli olduğunu söylüyor. Peki buradaki işçi arkadaşlarımızın çocuklarına bir ekmek daha fazla götürme, bir şişe süt daha fazla alma, onlarla daha fazla vakit geçirme taleplerine neden şaşı bakılıyor.
Burada işsiz bırakılan arkadaşlarımızın okula giden çocukları var. Alınması gereken defteri var, kitabı var. Bu soğuk havalarda ısınması gereken evleri var. Arkadaşlarımızın tütmesi gereken bacaları, yanması gereken ocakları var! Anneleri, babaları Anayasa’da yazan bir hakkı kullandı diye bu çocukların geleceği ile oynayanlara sesleniyorum: Endişe ettiğiniz toplumsal gerginlikleri siz yaratıyorsunuz!
Değerli basın emekçileri
Sevgili işçi kardeşlerim, mücadele arkadaşlarım,
Türkiye’de sendikal hak ve özgürlükler, hem yasal düzenlemeler aracılığıyla, hem de uygulamada ağır bir biçimde ihlal ediliyor. Her yıl on binlerce işçi, kendi özgür iradeleriyle bir sendikaya üye olmak istediği için işten atılıyor. Sendikal haklarını kullanan işçiler baskı, tehdit ve hatta şiddet ile karşı karşıya kalıyor. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında DİSK’e bağlı sendikaların direniş çadırlarında bu Anayasal hak için mücadele veriliyor.
Bugün Türkiye’de her yüz işçiden sadece 5’i toplu sözleşme hakkından faydalanıyor. Parası olan işverene Anayasa’yı, yasaları çiğneme hakkı veriliyor. Sendikal hak ve özgürlükler ayaklar altına alınıyor.
Ancak Türkiye’nin dört bir yanında da DİSK’li işçiler bu tehditlere, bu hukuksuzluğa pabuç bırakmıyor. Onurlu Divan işçileri gibi direnerek haklarına sahip çıkıyor.
Onuruyla direnen, adalet isteyen, haksızlık karşısında eğilmeyen bu arkadaşlarımız işbaşı yapana kadar, onlarla kol kola omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz. Bedeli ne olursa olsun bu onur mücadelesinin sonuna kadar yanında olacağız.
Divan işçisi yalnız değildir!
Atılan işçiler geri alınsın!
Zafer direnen emekçinin olacak!
Yaşasın işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışması!