Image Map

“İstihdam, Sanayi Yatırımı Ve Üretimi Destekleme Paketi”, toplumsal kaynakları ve işsizin parasını yağmalatma paketidir!

DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun, Davutoğlu’nun açıkladığı “İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme” paketine ilişkin değerlendirmesi

Başbakan Ahmet Davutoğlu 3 Nisan 2015 tarihinde “İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme” paketini açıkladı. Gerçekte açıklanan toplumsal kaynakları ve işsizin parasını yağmalatma paketidir.

Türkiye kâr, servet ve gelir üzerinden alınan vergilerin payı bakımından 34 OECD ülkesi arasında sondan ikinci sıradadır. Servet ve kâr üzerinden alınmayan vergilerin yükü dolaylı vergilerle yani gelire bakılmaksızın herkesten alınan vergilerle halkın geniş kesimlerinin üzerine yıkılmaktadır. Dünya’da vergi adaletsizliği bakımından üst sıralarda yer alan Türkiye, bu yolda bir adım daha atmıştır. Bu düzenleme ile gündeme gelen vergi teşviki, halkın üzerindeki vergiler artırılarak karşılanacaktır. Bu durum kaygı vericidir. Ekonomik kalkınmadan sadece sermayeyi teşviki anlayan, kamu iktisadi kuruluşlarını yok yere elden çıkartan, kamu sanayi yatırımlarını giderek kısan hükümet bu yolla ekonomiyi canlandırmayı mı hedeflemektedir, Yoksa iktidarını borçlu olduğu sermaye kesimlerine şirin görünme çabasında mıdır? Görünen odur ki, özelleştirmeci, yağmacı sanayi politikaları iflas etmiştir.

Diğer yandan pakette yer alan “Toplum Yararına Çalışma” ya da “İşbaşı Eğitim” gibi uygulamalar, işsizlerin, parası işsizlik fonundan karşılanarak, işverenlerin keyfi kullanımına sunulmasıdır. İşsizlere bir lütuf gibi sunulan bu uygulamalarla işçiler, işçi olmaktan doğan haklarını hiç birini kullanamamakta, yasal olarak işçi bile sayılmamaktadır.

Pek çok işveren özellikle işbaşı eğitim başlığı altındaki uygulamayı istismar ederek, kendi çalışanlarını işe giriş çıkış yaptırıp, yerine hiçbir bedel ödemeden ve sorumluluk duymadan köle çalıştırır gibi bu işsizleri kullanabilecektir. İşçinin yaşamını sürdürmek için emeğini satma eylemi, işverenlerin hayır faaliyeti haline getirilmek istenmektedir. Oysa hiçbir sermayedar üzerinden kar elde etmediği, artı değerine el koymadığı bir işçiyi yanında çalıştırmaz. “İşbaşı Eğitim” başlığı altındaki uygulamanın devlet tarafından bedeli ödenmek üzere köle arzı şeklinde yorumlanması mümkündür.

İşbaşı Eğitim, iki çalışanınız var ise bir çalışan bizden” başlığı ile kamuoyuna sunulmaktadır. Evet halkın kaynaklarını kullanarak faaliyet yürüten İŞ-KUR, İşbaşı Eğitimi sermayedarlara bu şekilde tanıtmaktadır. Kaynak işsizlik fonudur. İşçilerin emekçilerin gelirleri ile faaliyet yürüten bu kurum adeta bir işçi kiralama, yani kölelik bürosu gibi çalışmaktadır.

Ayrıca “Toplum Yararına Çalışma” adı altında kamu kurumları için maliyetsiz istihdam anlamına gelen uygulama ile zor durumda olan on binlerce işsiz siyasal ilişkiler üzerinden gelir sahibi kılınacaktır. Ancak bu kişiler isçi bile sayılmayacaktır.

Ücretsiz yani kölece işçi çalıştırılması fikri hükümetin uygulamaları sonucunda açıkça dile getirilen bir konu haline gelmiştir. Nitekim İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, özelleştirmelerin sonucu olan elektrik kesintisinin bedelini bile işçilerin üzerine yıkma cesaretini buradan bulmaktadır. Demirtaş, Bütün işçilerimiz, çalışanlarımız ‘cumartesi günü çalışıyoruz ve ücret almıyoruz, çalışmadığımız günün üretim eksiğini tamamlayacağız’ demelidir” diyebilmektedir. Dünya’da en uzun çalışma sürelerinin olduğu ülkelerden biri olan Türkiye’de işçiye “gel bedava çalış” denilebilmektedir. Bu durum için sendikalardan ortak aranması ise, Türkiye sendikal hareketindeki hâkim anlayışın yarattığı utancın bir örneğidir. DİSK böyle bir teklifi şiddetle reddetmektedir.

Türkiye’de kar oranları hızla artmakta ancak sermaye doymamaktadır. İmalat sanayiinde şirketlerin kârlılık oranlarına bakıldığında vergi sonrası kârlılık 2006-2014 arasında yüzde 3,4’den yüzde 5,7’ye fırlamıştır. Yani sömürü artmıştır. Aynı zamanda şirketler vergi de vermemektedir. Kârdan alınan vergi oranı ortalamada yüzde 20’den yüzde 3,4’e düşmüş görünmektedir. Türkiye şirketler için AB ülkeleri arasında en karlı ülkeler arasındadır. Yani sömürü yoğundur.

AKP hükümetlerinin işçi düşmanı uygulamalarının son noktası diyebileceğimiz bu paket, derhal geri çekilmelidir.

Kâr ve servet üzerindeki vergiler artırılmalı, elde edilen kaynaklar, işsizlerin, emeklilerin, engellilerin, sosyal güvenlik sisteminin piyasalaştırılmasının bedelini ağır bir biçimde ödeyen geniş halk kesimlerinin ihtiyaçları için kullanılmalıdır.

İşsizlerin, insan onuruna yaraşır işlere kavuşturulması için öncelikle çalışma süreleri düşürülmeli, işçilerin en temel hakkı olan sendika ve toplusözleşme hakları tanınmalıdır.

Konfederasyonumuz daha önce de işverenlerin işçi üzerindeki keyfiyetini genişleten, işsizlik fonunu amacı dışında yağmaya açan paketlere karşı çıkmıştı. Bu çerçevede konfederasyonumuz gündeme gelen bu pakete karşı toplumsal muhalefeti ve tüm işçi konfederasyonlarını uyanık olmaya çağırmaktadır.

ITUC ETUC