AKP ve Cumhurbaşkanı Seçim Güvenliğini Tehdit Ediyor!
DİSK-KESK-TMMOB-TTB ortak bir açıklamayla seçim güvenliğine ilişkin kaygılarını ve değerlendirmelerini dile getirdiler. 21 Mayıs 2015’te KESK Genel Merkezindeki basın açıklamasına DİSK Genel Başkanı Kani Beko, KESK Eş Genel Başkanları Lami Özgen ve Şaziye Köse, TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Prof. Dr. Özden Şener katıldı. KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen’in okuduğu ortak açıklamanın tam metni şöyle:
AKP ve Cumhurbaşkanı Seçim Güvenliğini Tehdit Ediyor!
Devletleşen AKP, Cumhurbaşkanının koordinasyonu altında devletin tüm kurum ve olanaklarını seçimi kazanmak için seferber etmiş durumda. Bu uğurda her gün, her saat anayasayı ayaklar altına almaktan çekinmedikleri gibi seçim güvenliğini de tehdit etmektedirler.
Cumhurbaşkanın ve Başbakanın seçim meydanlarındaki söylemleri muhalefet partilerini ve muhalif tüm kurumları düşman gibi değerlendirerek hedef haline getiriyor. İl binalarına bomba konulduğu gün bile Cumhurbaşkanı HDP’yi açık hedef alan konuşmalarına devam ediyor. Cumhurbaşkanının anayasayı ayaklar altına alarak yürüttüğü seçim çalışmalarına YSK göz yumuyor, sessiz kalıyor.
İllerde ise AKP valileri tarafsızlıktan eser bırakmayan uygulamalara imza atıyorlar. Yoğun tutuklamalarla muhalif kesimlere gözdağı veriliyor. En demokratik hakların kullanımı polis zoruyla engelleniyor.
7 Haziran genel seçimlerine sayılı günlerin kaldığı bu süreçte gerilimi yükselten, saldırıları besleyen, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın nezdinde biçimlenen bu saldırgan AKP siyasetinin ülkemizi sürükleyeceği yer hiç kuşkusuz “Kaos ortamı”dır. Nitekim giderek gerçekleşen de böylesi bir ortamdır. Ancak bu ortam AKP’nin bilinçli tercihi ve politikasının sonucudur. Çünkü AKP geniş kitleler üzerinde korku ve yılgınlığa yol açarak, “biz olmazsak kaos olur” havası yaratarak yeniden iktidar olmak istemektedir. 12 Eylül faşizminin ve tüm dikta rejimlerinin uyguladığı seçim stratejisi şimdi AKP eliyle devrededir.
AKP iktidarı, 12 Eylül darbecilerinden miras kalan yüzde 10 barajına sıkı sıkıya sarılarak TBMM’de güç elde etmek istiyor. Baraj nedeniyle halkın iradesinin Meclise yansımaması ihtimalini ise “süper” olarak değerlendiriyor.
Ağrı/Diyadin’ de başlayıp Adana ve Mersin illerinde patlatılan bombalarla devam eden provokasyonlar belli bir odaktan planlı ve ayarlı bir stratejinin uygulandığını gösteriyor. Her iki ilde de gerçekleşen patlamalarda çok sayıda kişinin ölmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Şans eseri üç parti yetkilisinin yaralanmasıyla sonuçlanan patlamalarda, eğer hedeflendiği gibi bir durum yaşansaydı bugün nasıl bir ortamda bulunacağımız sorusu arka planda kimlerin bulunduğuna dair de önemli ipuçları sunmaktadır. Yine bombaların zamanlamasının HDP’nin Mersin mitingi ile aynı güne denk getirilmesi de oldukça profesyonel bir odakla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Seçim atmosferine girildiğinden bu yana HDP’ye yönelik 66 saldırının gerçekleşmesine rağmen ciddi tedbirlerin alınmaması yeni saldırıları beraberinde getirmektedir. Karabük örneğinde olduğu gibi kimi saldırılarda yetkililerin saldırganları engelleme yerine seçim bürolarının kapatılacağı sözünü vermesi diğer illerde de seçim bürolarına yönelik saldırıları teşvik etmektedir.
Kaos ortamı yaratma ve bunun üzerinden tek adama dayalı rejimi inşa etme çabalarının sonucu olarak değerlendirdiğimiz bu saldırıların devam edeceği ve bu ortamda halkın özgür iradesinin sandıklara ne kadar yansıyacağı endişesi yaşamaktayız.
Elbette ki, gerekli demokratik ortamın yaratılması konusunda en ufak bir kaygısı ve çabası olmayan Hükümet gidişatın sorumlusudur. AKP dışında tüm kurum ve kişileri hakaret ve tehdit ile her gün topa tutan, haksız ithamlarda bulunan, dini istismar eden, kendisi olmadığı zaman meydanların boş olacağını düşünecek kadar sağlıksız bir ruh hali içinde olan Cumhurbaşkanı ise baş sorumludur.
Kin ve nefret dili kullanarak insanlık suçu işleyenler, ülkemizi tehlikeli sulara sürükleyen basiretsiz yöneticiler, kaos ortamlarından medet ummaya çalışan çevreler tarih önünde yargılanmaktan kurtulamayacaklardır.
Biz DİSK, KESK, TMMOB, TTB olarak, ülkemizin geleceğine dair sorumluluğumuz gereği gidişattan duyduğumuz kaygıyı kamuoyuyla paylaşmayı gerekli görüyoruz. Bundan sonra da seçimlerin güvenlik ve şeffaflık içinde geçmesi konusunda üzerimize düşen görev ve sorumluluktan kaçmayacağımızın bilinmesini istiyoruz.
Adana ve Mersin’de HDP’ye yapılan, ancak özünde barışa, kardeşliğe ve bir arada yaşama iradesine yönelik olan saldırıları bir kez daha kınıyor, HDP’ye geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Bu ülkenin adaleti tesis etmekle görevli onurlu ve dürüst kamu görevlilerini seçimin şeffaf ve güvenli bir ortamda geçmesi için sorumluluk ve görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz.
İktidar değil kamu adına görev yapan savcıları ise saldırılara sessiz kalmamaya ve gerçek azmettiricileri açığa çıkararak yargı önünde hesap vermelerini sağlamaya çağırıyoruz.
Bütün demokrasi ve emek güçlerini özgürlükler, demokrasi ve toplumsal barış savunucularını bu süreçte birbiriyle kenetlenmeye, demokratik hak ve özgürlüklerini yılmadan, usanmadan savunmaya, her türlü komplo, provokasyon ve saldırılar karşısında dikkatli olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz.
Kahrolsun Faşist Saldırılar!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!