DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun TTB 66. Büyük Kongresi’nde yaptığı konuşma
DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun 4 Temmuz 2015 günü gerçekleştirilen Türk Tabipleri Birliği 66. Büyük Kongresi’nde yaptığı konuşma:
Sayın Divan,
Değerli Dostlarım,
Türk Tabipleri Birliği’nin Değerli Delegeleri,
Hepinizi Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli Kardeşlerim,
Bizler Türk Tabipleri Birliği’nden dostlarımızla birlikte yıllardır omuz omuza zorlu mücadeleler yürütüyoruz.
İşyerlerimizde, sokaklarda, meydanlarda, 1 Mayıs’larda, hastanelerde, mahkeme salonlarında kısacası hayatın her alanında demokrasi, adalet, özgürlük ve barış için kol kola, omuz omuzayız. Türk Tabipleri Birliği bizim için herhangi bir meslek örgütü değildir. Türk Tabipleri Birliği bizim dostumuzdur, yoldaşımızdır, mücadele arkadaşımızdır.
Burada bana da konuşma olanağı tanıdığınız için teşekkür ederim. Öncelikle yitirdiğimiz dostlarımızı anmak istiyorum. Çünkü onlar mücadelemize ışık oldular, ışık olacaklar.
Öncelikle Samsun’da uğradığı saldırıda hayatını kaybeden Kamil Furtun‘u anmak istiyorum. Yıllardır söylüyoruz: Sağlıkta dönüşüm programı hem hizmet alanları hem de siz hizmeti sunanları tehdit eden bir düzen yarattı. Sağlıkta yaşanan yıkımın sonucunda, siyasi iktidar sürekli olarak hekimleri hedef gösterdi.
Oysa özellikle Türk Tabipler Birliği başta olmak üzere bizler, emek ve meslek örgütleri olarak uyarmıştık. Sağlık bir kamu hizmet olmalıdır dedik. Sağlık hizmetleri işletme mantığı ile, daha fazla kar etmek için sunulursa sonuçları ağır olur dedik. Sağlık çalışanlarını sadece maliyet unsuru olarak görmeyin dedik. Sağlık ortamının niteliği önemlidir dedik. Sağlık çalışanlarının emeğini değersizleştirmeyin dedik. Ama dinlemediler. “Paran kadar sağlık” anlayışı sağlık hizmetlerine egemen oldu. Büyük fedakarlıklarla çalışan tüm sağlık emekçileri çok ağır bir yükün altına sokuldu. Hastaneler taşeron köleliğinin kaleleri haline geldi. Hekimler itibarsız hale getirilmek istendi. Amaç hep sizlerin emeğini daha değersiz, daha ucuz hale getirmekti. Sizlerin emeği ile beraber yaşamını da değersiz hale getirmek isteyenlerin yarattığı sağlık ortamı bugün hastayı da, hekimi de, tüm taşeron sağlık işçilerini de tehdit ediyor. Maalesef sağlıksız bir ortamdan sağlık çıkmıyor. Kamil Furtun ve onun gibi hastanelerde saldırıya uğrayan, can veren tüm arkadaşlarımıza sözümüz olsun. Kol kola, omuz omuza mücadele vererek bu piyasacı sağlık düzenini sona erdireceğiz.
Değerli kardeşlerim,
Burada anmak istediğim bir diğer hekim kardeşimiz sevgili Kaan Özdedeli. Çok erken yaşta, daha 40’ında kalp krizinden yitirdiğimiz bu arkadaşımızı Türkiye “Gezi’nin doktoru” olarak tanıdı. Türk Tabipleri Birliği üyeleri o dönemde büyük bir özveri ve cesaret örneği göstererek yaralı insanların yardımına koştu. Sizler okullarınızı bitirirken ettiğiniz yemine sadık kaldığınız için suçlandınız. Sizlerin insan hayatı kurtarmak için gösterdiğiniz çaba suç sayıldı. Daha fazla Ali İsmail, daha fazla Berkin kaybetmediysek bu Kaan kardeşimizin ve sizlerin sayesindedir. Yemininin arkasında duran tüm onurlu hekimlere Türkiye işçi sınıfı adına size teşekkür ediyorum. Geçtiğimiz sene de Kongrenizde ifade etmiştim: “Siz diplomalarınızın hakkını verdiniz. Sizi hekimlik yaptığınız için yargılayanların hukuk diplomaları ise bizim gözümüzde hükümsüzdür.”
Değerli mücadele arkadaşlarım,
Burada adını anmak istediğim bir diğer hekim ise Behçet Aysan. Onu bundan 22 yıl önce Sivas’ta yitirdik. Kendi insancı ve yaşam tarzı dışında kimseye hayat hakkı tanımayan barbar, gerici, ilkel anlayış maalesef hala ülkemizde ve bölgemizde etkinliğini sürdürüyor. Sivas’taki insanlık suçunun avukatlığını yapanlar, katilleri zaman aşımı gerekçesiyle kurtaranlar, katiller kurtulunca “Ülkeye, millete hayırlı olsun” diyenler bugün yine iş başında. Ortadoğu’da eli kanlı çetelere verilen desteğin ardından bugünlerde ülkemiz Ortadoğu’da bir savaş bataklığına sürüklenmek isteniyor. Halkımız, etnik, dinsel ve mezhepsel düşmanlıkların ve ayrımcılıkların batağına itiliyor. Bu durum, hepimizi başlı başına birçok sorumlulukla karşı karşıya bırakıyor. Bugün ülkemizde ve bölgemizde savaşlara karşı hep beraber sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Behçet Aysan’ı ve daha nice insanı aramızdan alan insanlık dışı karanlık zihniyeti mutlaka ama mutlaka yeneceğiz.
Değerli kardeşlerim,
Burada Nusret Fişek’i anmadan geçememek gerekiyor. Halk sağlığı ve özellikle de işçi sağlığı konusunda onun katkılarını işçi sınıfı unutmayacak. Bilindiği gibi ülkemiz işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında dünyanın en kötü siciline sahip ülkelerinden biri haline geldi. 2015’in ilk 6 ayında, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınmadığı için 800’e yakın işçi kardeşimizi yitirdik. Bu acılara bir son verebilmek için DİSK, KESK, TTB ve TMMOB olarak önerilerimizi defalarca hükümete ilettik. Taşeron yasaklanmalıdır dedik, tüm çalışanlara güvenceli iş istedik. 6331 sayılı yasadaki sorunları dile getirdik. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanı piyasanın insafına bırakılamaz dedik. Emek ve meslek örgütleri ile beraber üniversitelerin bu alanda sorumluluk almasını istedik. Ama dinletemedik. Görmeyen gözler yine görmedi, duymayan kulaklar yine duymadı ve insanlarımız ölmeye devam ediyor. Bu güzelim insanları yaşatmak için önümüzdeki dönem omuz omuza mücadeleyi büyütmek boynumuzun borcudur. Bu alandaki çalışmalarıyla bizlere ışık tutan sayın Nusret Fişek’i de buradan bir kez daha saygıyla, sevgiyle anıyorum.
Yitirdiğimiz değerlerlerin açtığı yolda kol kola, omuz omuza yürümeye devam edeceğiz. Eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, barışın, kardeşliğin hüküm sürdüğü bir ülkeyi ve dünyayı her beraber inşa edeceğiz.
İşyerlerinde, hastanelerde, sokaklarda, meydanlarda, yanı başımızda her zaman Türk Tabipleri Birliğinin onurlu üyeleri ile beraber olacağız.
Bu düşüncelerimizle hepinizi kardeşçe selamlıyorum!