Image Map

Siyasal iktidarın acı reçetelerine inat her günümüz bayram sevinci içinde geçsin!

DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun, Kurban Bayramı mesajı…

SİYASAL İKTİDARIN ACI REÇETELERİNE İNAT HER GÜNÜMÜZ BAYRAM SEVİNCİ İÇİNDE GEÇSİN!

Bayramlar, barışın, kardeşliğin ve sevginin egemen olduğu, olması gerektiği günlerdir. Bu günlerde, umutlar canlanır, daha iyiye, güzele olan özlemler dile getirilir. Ancak, daha iyiye ve güzele duyduğumuz özlem, bir başına anlam taşımaz. Sevginin, barışın ve kardeşliğin gerçekten kök salabilmesi için, gerçekten özgür ve demokratik bir toplumda, gerçekten eşit bireyler olmak gerekir.

Bayramlar, milyonlarca emekçinin işten atılma korkusu, ekmek kaygısı taşımadığı ve “Yarın ne olacak?” sorusunu sormadığı koşullarda gerçekten adına layık günler olabilirler.

Yıllardır çeşitli sıkıntılarla, zorluklarla boğuşan ülkemizde, toplumun ortak değerleri olan bayramlarımız ne yazık ki artık eski tadından uzak kutlanmaktadır.

AKP hükümetinin 13 yıllık emek karşıtı icraatları, IMF güdümlü neoliberal politikaları sonucunda ortaya çıkan yoksullaşma, insanlarımıza bayramları unutturmuştur.

Eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış içinde yaşamaya layık olan toplumumuz, geleceklerinin karartıldığı, yoksul çocuklarının ölüme gönderildiği savaşların kutsandığı, yolsuzluğun, hukuksuzluğun, adaletsizliği hüküm sürdüğü, keyfi ve diktatoryal bir yönetim anlayışının egemen kılınmaya çalışıldığı bir süreçten geçmektedir.

Hemen yanıbaşımızda ABD’nin Ortadoğu politikaları doğrultusunda ve sonucunda ülkemizi de yutmaya hazır kirli bir savaş, bütçenin halka değil savaşa, talana, sömürüye, silahlanmaya ayrılması, asgari ücretin her zaman olduğu gibi açlık sınırının çok çok altında kalmış olması, her geçen gün büyüyen işsizlik ve yoksullaşma, kazanılmış sosyal güvenlik, sağlık, eğitim ve emeklilik haklarının büyük kısmının yok edilmesi ülkemizi ve halkımızı yaralamaya devam ediyor.

Yine binlerce işçi evlerinden uzakta bayramlaşacaklar. DİSK/Nakliyat-İş Santa Farma’da, DİSK/Cam Keramik-İş Serapool’de, DİSK/Genel-İş Silivri’de işten çıkartılan işçilerle birlikte bayramı direnişteyken karşılayacaklar.

Bugünkü verilerle bir asgari ücretliden yola çıkacak olursak, eşi çalışmayan ve iki çocuklu bir asgari ücretli elde ettiği geliri ile gıdaya ancak 10 TL ayırabiliyor. Buna göre asgari ücretlinin üç öğün için kişi başına ayırabildiği tutar 2,5 TL olurken, öğün başına bu tutar sadece 83 kuruş düzeyinde kalmaktadır. Yani bir günde 10 lirayla hem eşinin, hem kendinin, hem de çocuklarının karnını doyurmak zorunda.

Diğer taraftan da okullar açıldı, açılıyor. Isınma, bakım, onarım, temizlik ve hatta kadro eksikliği nedeni ile öğretmen ihtiyacı, kaynak yokluğu bahanesi ile velilerin ödediği katkı paylarına teslim edilen eğitim koşularında, asgari ücretli çocuğuna defter kalem bile alamayacak durumda. Okul tercihleri büyük oranda, yoksul ve kaynak yokluğundan eğitim veremez durumdaki okullar. Yani asgari ücretlinin çocuğunu okutması, aylık çocuk başına 3,45 TL’lik ayrılan pay ile yokluktan dolayı neredeyse mucize.

Asgari ücretlinin, çalıştığı işyerinin servis imkânı yoksa işyerine ulaşımı bile büyük bir sorun. Tek bir belediye otobüs biletinin Türkiye ortalamasında 1,78 TL olduğu koşullarda, asgari ücretlinin ulaşım için ayırabildiği günlük pay sadece 2,8 TL, bu gelirle bulunduğu yerden hareket etmesi bile imkansız.

Kültür ve eğlence için ayırabildiği pay toplamda aylık sadece 16,9 TL’yi buluyor. Bu miktar ile sinemaya bir kişi bir kere gidebilirken, tiyatro ya da bir spor müsabakasına gidebilmek mümkün değil. Sinema bileti ortalama 13 TL, tiyatro 25, spor müsabakası 17 TL.

Özetle asgari ücretliden, kişi başına bir öğün başına 83 kuruşla karnını doyurması, 1 buzdolabı için 26 ay çalışması, 348 TL’ye barınması ve ısınması, çocuk başına 3,45 TL’lik eğitim harcaması ile çocuklarını yetiştirmesi bekleniyor.

Bayramın şimdiden çalışan insanlar için adeta “zehir” olduğu açık değil mi?

Tüm bu sıkıntılarımızın arasında, başta emekçiler olmak üzere, geniş toplum kesimleri artık geleceğe umutla bakmak; hastalığında, yaşlılığında kimseye muhtaç olmadan, güven içinde, çocuğunu nerede ve nasıl okutacağını düşünmeden, insanca yaşamak istemektedir.

İşsiz kalma korkusu olmadan, insanca yaşamaya yetecek bir ücretle, geçinme endişesi taşımadan yaşamak, bu ülkenin bütün yurttaşlarının hakkıdır. Tüm bunları sağlamak ise, güvence altına almak ise devletin ve hükümetlerin görevleridir. Eğer bunu yapmıyorlarsa, onlara ihtiyacımız kalmamış demektir.

Unutmayalım ki umut ancak yaşamdan sonra biter!

Bizler çalışan ve üreten kesim olarak umutlarımızı yitirmeyeceğiz. Haksızlıklarla, adaletsizliklerle, anti demokratik uygulama ve yasalarla mücadele etmeye devam edeceğiz. İşçiler, yaşamın her alanında gerçek bir demokrasinin hâkimi olduğu, her türlü ayrımcılığın ortadan kalktığı bir toplumun özgür bireyleri olmak yolunda kararlılıkla yürüyecektir.

İş yerlerinde, sendikalarda ve toplumsal yaşamın bütün alanlarında demokrasinin yerleşmesi mücadelesinde işçi sınıfına duyduğumuz bu güvenle, halkımızın bayramını en içten duygularımızla kutluyoruz…

ITUC ETUC