DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun İŞ-KUR Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma
DİSK Genel Başkanı Kani Beko İŞ-KUR 8. Olağan Genel Kurulu’na katılarak bir konuşma yaptı. O konuşmanın tam metni:
Sayın Bakan, Sayın İŞ-KUR Genel Müdürü, İŞ-KUR Genel Kurulu’nun değerli delegeleri,
Türkiye’de çalışma yaşamı açısından son derece önemli bir yere sahip olan İŞ-KUR, kurumsal olarak ciddi bir genişleme sürecindedir. Bu süreçte İŞ-KUR’un yürüttüğü istihdam faaliyetlerinin ve işgücünü kayıtlı hale getirme çabalarının önemli olduğunu düşünmekteyiz. Yine İŞ-KUR ile birlikte yer aldığımız etkinliklerde kurulan karşılıklı etkileşimlerin gelecek açısından son derece önemli olacağını düşünüyoruz.
Emekçilerin giderek artan sorunlarının karşısında, kurumunuzla sendikalar arasındaki ilişkilerin çalışma yaşamında anahtar bir rol oynayacağı kanısındayız. Bu anlamda İŞ-KUR’un görevi sadece bir iş bulma faaliyeti olarak görülemez. İşe giren işçinin çalışma yaşamına katılımı, işin niteliği, çalışma koşullarının ve hakların geliştirilmesi gibi pek çok konuda sosyal gelişmenin de parçası olması gereği açıktır.
Bugün insanların çalışma hakkı bir ticaret unsuru haline getiriliyor ve emeklerini satma hakları bile ticarileştiriliyor. Bu gelişmeler karşısında kamunun emekçilere kamusal bir sorumlulukla hizmet etmesi gerekiyor. Dolayısı ile İŞ-KUR ile özellikle insan onuruna yaraşır iş ve örgütlü toplum yaratma amaçlı projelerde ve eğitimlerde yan yana olmayı istiyoruz. İşe giren işçilerin sorunlarının takipçisi olmak açısından ortak bir tutum geliştirmeyi istiyoruz.
İŞ-KUR, evrensel normlarda emekçilere ve işsizlere hizmet eden bir kurum haline gelmelidir. Kardan önce insan olgusu ile hareket eden, sosyal konulara duyarlı bir yönetim politikasını hayata geçirmelidir.
Değerli Genel Kurul üyeleri,
Bu anlamda İŞ-KUR’un temel faaliyet alanını oluşturan istihdam meselesi elbette ki, hükümetlerin istihdam stratejilerinden bağımsız değildir. Ancak hükümetlerin stratejisi ne olursa olsun İŞ-KUR’un sorumluluğu insan onuruna yaraşır iş ekseninde ele alınmalıdır.
Konfederasyonumuz; İŞ-KUR ile bugüne kadar sürdürdüğü kurumsal ilişkiyi geliştirmek istemektedir. Özellikle, güvencesiz, kayıtdışı çalışmayla mücadeleye ve dezavantajlı kesimlerin çalışma yaşamına insan onuruna yaraşır biçimde dahil olmasına, sendikal hakların alanını genişletmeye katkı vermeye hazırız. Bu bağlamda İŞ-KUR’un son dönemde yürüttüğü ya da üstlendiği bazı fonksiyonların maalesef son derece olumsuz sonuçlarının olduğunu düşünüyoruz.
İŞ-KUR giderek piyasa odaklı çalışan ticari bir kuruma dönüştürülüyor. Kamusal bir istihdam anlayışıyla asla örtüşmeyen özel istihdam bürolarının İŞ-KUR’un işlevleri üstlenmeye başlandığını görüyoruz. İşi ve işçiyi korumak yerine birikim ve rekabet anlayışıyla işletmeyi korumaya odaklandığını kaygıyla izliyoruz.
Aktif işgücü politikaları ve toplum yararına çalışma programları adı altında yürütülen faaliyetlerle, işçilerin işsizlik gerçeğinin baskısı altında, ucuz işgücü olarak kullanıldığına tanıklık ediyoruz. İnsanların bilgi ve deneyimlerinin esnek işgücü piyasaları başlığı altında yok sayıldığı bir dönemdeyiz. İnsanlar sürekli yeni vasıflar edinmek durumunda bırakılıyor. Çok vasıflı ama işsiz insanların sayısı giderek artıyor. Kişilerin vasıflarının çeşitlenmesi, aynı vasfa sahip iş arayan insanların sayısının artması ile işçilerin ücretleri üzerindeki baskıyı arttırıyor.
Bu gerçeği görmeden sadece piyasanın ihtiyaçlarına odaklanarak politika üretmek son derece yanlıştır. Bu yanlışın sonuçlarını “iş beğenmiyorlar” diye sunmak daha da yanlıştır. İnsanlar bilgi birikimlerinin, deneyimlerinin yok sayılarak, asgari ücrete mahkum edilmelerini elbette kabul etmeyecekler. “İş beğenmeme” değil, insanların vasıflarına, bilgi ve deneyimlerine uygun çalışma koşullarının üretilmemesi sorunuyla karşı karşıyayız.
İşsizlikle mücadeleyi, çalışma koşullarını kötüleştirerek, ücretleri düşürerek çözmeye çalışan bu anlayışa karşı emeğin taleplerini gündemine alan bir anlayışla çıkılmalıdır. Bu stratejinin sonuçları Soma’da, Mecidiyeköy’de, Ermenek’te ve Türkiye’nin dört bir yanında acı bir biçimde görülmektedir. Bu strateji işsizliğin “ne iş olsa yaparım” başlığı altında gizlenmesi, işletmelerin karını insanların yaşamının önüne alma stratejisidir.
Değerli Genel Kurul üyeleri,
Özel İstihdam Büroları, dünya çapında modern kölelik büroları ve işçi simsarlığı olarak tanımlanmaktadır. İşçinin emeğini satma ve iş seçme özgürlüğü ticaret konusu yapılmaktadır. İşçi belli bir istihdam bürosunun işçisi görünürken, söz konusu büro işçiyi belli sürelerle firmalara satacaktır. İşçi gerçekte çalıştığı işyerinin değil, onu kiralayan firmanın işçisi olarak görülecektir. Sendikalaşma hakkı yok sayılacak, işçinin nerede ve ne koşulda çalışacağı işvereninin dudağından çıkacak söze bakacaktır. O esnada fiili olarak çalışmasa bile işçi istihdamda sayılmaya devam edecektir. Kısmi süreli çalışma yaygınlaşacaktır.
Kadınlar bu tip güvencesiz ve kuralsız çalışma biçimlerinin en önemli hedefi konumundadır. İş güvencesinin, işçiyi koruyan yeterli düzenlemelerin bulunmadığı koşullarda bu tip bir kiralık işçilik uygulaması çalışma hayatını dinamitleyecektir. Bu uygulama taşeronluk uygulamasının daha da kötü bir biçimi haline gelecektir. Bu nedenle İŞ-KUR’un bu uygulamayı savunması amaç ve ilkelerine aykırıdır. Böyle bir çalışma biçimini kabul etmek mümkün değildir.
Tarım ekonomisine çok büyük katkıları olan mevsimlik tarım işçilerinin sosyal hakları sürekli olarak göz ardı edilmiştir. Bugün mevsimlik tarım işçileri “sosyal korumasızlığın” ve “sosyal dışlanmanın” temsili durumunda olan kişilerdir. Türkiye’deki çalışma hayatının en dezavantajlı grubunu oluşturmaktadırlar. Ne yazık ki getirilen yasal düzenlemeler mevsimlik tarım işçilerinin sosyal güvenliklerini sağlamada başarısız olmuştur. Türkiye’deki gerçek durum yasal düzenlemelerin oldukça uzağındadır.
Mevsimlik işçiler sosyal güvenlik şemsiyesi içine alınmalıdır.
Aracılık ilişkisini kayıtlı haline getirerek , dayılık sistemine yasallık kazandırılacağına, İŞKUR’da kayıt altına alınarak kamusal hizmet alanından yararlanmaları sağlanmalıdır.
Ulaşım, Barınma , sağlık ve çalışma saatleri, örgütlenme ve ücret ile ilgili koşulları insana yaraşır hale getirilmelidir.
Değerli katılımcılar,
Bir başka canımızı yakan konu işsizlik fonudur. İşsizlik fonunun amacı doğrultusunda kullanılması temel talebimizdir. Mart 2002 tarihinden bugüne kadar geçen 14 yılda yararlanma şartlarını karşılayamadığı için yaklaşık 1 milyon üzerinde işçi İŞ-KUR’un kapısından dönmüştür. Yani fona başvuran her dört işsizden biri eksik prim yatırılması, prim süresinin yetersizliği gibi bahanelerle açlığa mahkum edilmiştir.
14 yılda işsizler için toplam 9 milyar TL nin üzerinde bir ödeme yapılmıştır. Bu miktar, fon giderlerinin yalnızca dörtte biridir. Peki geri kalan dörtte üçüne ne oldu? Fondan yapılan harcamaların yarısından çoğu hükümetin icraatlarına ayrılmıştır. Yani yol yapımından, enerji santraline kadar pek çok iş için kullanılmıştır. Bu para ile 14 yıl süresince 2 milyonu aşkın işsize işsizlik ödeneği verilebilirdi. Son yıllarda prim indirimi adı altında patronların sigorta primi olarak ödenen tutar ise yaklaşık 25 milyar TL’yi buldu. Patronlara 25 milyar, işsize 14 yılda 9 milyar TL. Sanki ihtiyacı olan, açlık tehlikesiyle karşı karşıya olan işsizler değil de patronlar. Bu adaletsizliğin bir an önce giderilmesi için acil politikalar üretilmelidir.
Değerli Genel Kurul üyeleri,
Fonun sadece aylık geliri 1 milyar TL’yi bulmaktadır. Fondan yapılan aylık harcamalar bu tutarın 10’da biri seviyelerindedir. Buna göre şu anda fonda biriken anaparayla, başka bir harcama yapmaksızın 2 milyonu aşkın kişiye ödeme yapılabilir. Resmi işsizlerin sadece yüzde 8’i, iş aramayan, umutsuz işsizler dahil edildiğinde yüzde 5’i zaten cüzi bir rakam olan işsizlik ödeneğinden faydalanabilmektedir. Bugün İŞ-KUR’a kayıtlı işsizlerin sayısı 2 milyon civarındadır.
İşsizlik Fonu’nda biriken tutar, tüm kayıtlı işsizlere işsizlik ödeneği ödeyebilecek ve kendini döndürebilecek kadar önemli bir kaynaktır.
Sonuç olarak devlet işsizlere ya kendi ilgi ve becerisine uygun bir iş bulmak ya da onlara gelir desteği yapmak zorundadır. İŞ-KUR bu amaç için yapılandırılmalı ve bu sorumluluğu üstlenmelidir.
Bu duygu ve düşünceli Genel Kurul’u selamlıyor, hepinize başarılar diliyorum.