DEMOKRASİYİ KURMAK İÇİN BİRLEŞMELİYİZ
Demokrasiden yana olan tüm güçleri bir araya getirerek ortak ve yeni bir güç odağı yaratma amacıyla düzenlenen Demokrasi İçin Birlik Buluşması’na DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu da katıldı.
Emek ve meslek örgütlerinin, siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin, kadın, ekoloji ve kent mücadeleleri temsilcileri ile çok sayıda gazeteci ve aydının katıldığı buluşmada bir selamlama konuşması yapan Çerkezoğlu, kurucu irade ihtiyacına dikkat çekerek “korunması değil, kurulması gereken bir demokrasi için buradayız.” dedi. Emeğin hakları olmadan demokrasinin de olmayacağını vurgulayan Çerkezoğlu, emeği parçalayan politikalar karşısında, halktan yana bir laiklik ve barış ve kardeşlik için mücadele etmek gerektiğini belirtti.
DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’nun konuşmasının tam metni şöyle:
“Herkes için Demokrasi, Demokrasi için Birlik” çağrısıyla burada toplanan tüm mücadele arkadaşlarımızı, DİSK adına selamlıyorum.
İçinde bulunduğumuz ortamın ne kadar anti demokratik olduğunu uzun uzun tekrarlamama gerek yok. 7 Haziran seçimlerinde halkın iradesinin tanınmaması, katliamlar, savaş, baskılar, tutuklamalar, fiili başkanlık sistemi, darbe girişimi, sivil darbe, OHAL, KHK’lar, kayyumlar, tasfiyeler derken bugün geldiğimiz noktada artık sanırım hepimiz farkındayız ki korunması değil kurulması gereken bir demokrasi için buradayız.
İhtiyaç duyduğumuz şey bir kurucu iradedir, böylesi bir iradenin cüretidir. Bu kurucu iradeyi işçiler olarak, kamu çalışanları olarak, halk olarak, bu ülkenin ezilen her kesimi ile beraber göstermemiz şarttır.
DİSK’in tüzüğünün üçüncü maddesi gerçek bir demokrasi, yani “toplumcu, çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü temellere dayalı gerçek demokrasi” için mücadeleyi konfederasyonun görevleri arasında tanımlamakta.
DİSK’in 1970’lerden itibaren benimsediği bu görev, bugün nüfusu büyük oranda işçileşmiş bir ülkede daha da önemlidir. Bugün başkanlık rejimi adı verilen tek adam diktatörlüğüne kadar gelen daha otoriter rejim arayışlarının başlangıç noktası neoliberal politikalardır. Sayısal olarak hızla büyüyen işçi sınıfını, politik olarak, toplumsal olarak etkisizleştirmeyi hedefleyen bu politikalar, küçük bir azınlık dışında tüm kesimlerin örgütlenmesini engellemiş, politikaya müdahale kanallarını mümkün olduğunca kapatmıştır.
Bu koşullar altında demokrasinin olmadığı yerde emeğin hakları, emeğin haklarının olmadığı yerde de demokrasi olmaz ve tam da bu nedenle “demokrasinin inşası” sorunu emeğin sorunudur. Sendikalaşma başta olmak üzere, örgütlenmenin ve hak aramanın önüne koydukları barajlar/yasaklar ortadan kaldırılmadan, tüm güvencesiz kölece çalıştırılma biçimlerine son verilmeden, işçi sınıfını bölmeyi, parçalamayı ve birbirine düşman hale getirmeyi amaçlayan gerici, mezhepçi, ırkçı, cinsiyetçi, ayrımcı söylemler/politikalar sona ermeden demokrasiden bahsedilemez.
Demokrasiyi kurma mücadelesi, laikliği ve barışı kurma mücadelesinden de ayrı düşünülemez. Gericilik, mezhepçilik, ırkçılık gibi eksenlerde işçi sınıfını ve tüm bir toplumu kutuplaştırarak iktidarını sürdürmeye çalışan bir anlayışın karşısında, laiklik ve barış bayrağını daha yukarılara taşımak, demokrasiyi kurmanın da anahtarlarındandır.
DİSK demokrasinin kuruluşu için acil şartları, en son Başkanlar Kurulu kararlarında şöyle özetlemişti:
Parlamentoyu işlevsizleştiren Olağanüstü Hal rejiminden en acil bir biçimde çıkılmalı, parlamento güçlendirilmelidir.
Yargı önünde suçu ispatlanmadan “cezalandırma” yöntemlerinden vazgeçilmeli, güçler ayrılığı ilkesi eskisinden de sağlam biçimde yeniden kurulmalıdır.
Örgütlenme ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmalı, meydanlar halkın tüm kesimlerine açılmalıdır.
Kalıcı bir barış için ölümlerin yaşandığı çatışmalı ortam sona erdirilmeli, yaşanan süreci uzlaşı ve barış iklimine evriltmek için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
Laik, bilimsel ve kamusal eğitim sistemi kurulmalı, laikliğin altının oyulmasından güç alan “biat” anlayışı yerine “liyakat” sistemi kurumasallaştırılmalıdır.
Tabii ki mevcut iktidarın fıtratı bu taleplere karşıdır. Bu nedenle artık talep etme değil kurma zamanıdır. Bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten işçi sınıfına, emekçilere, kadınlara, gençlere bu ülkeyi zindan etmeye çalışanlara karşı, bu ülkeyi yaşanmaz hale getirenlere karşı “Bu ülke bizimdir ve bu ülkeyi de demokrasiyi de biz yeniden kuracağız” demek gerekmektedir.
Ben buradaki çalışmayı da, de bu iddianın bir parçası olarak görüyor ve emeği geçen herkesi, tüm katılımcıları saygıyla selamlıyorum.