DİSK Genel Başkanı Kani Beko İHD Genel Kuruluna katıldı
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, İnsan Hakları Derneği’nin 18. Olağan Merkez Genel Kurulu’na katıldı.
DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun Genel Kurul’da yaptığı konuşmanın tam metni şöyle:
Bu ülkede yıllardır insan hakları için mücadele veren, bedeller ödeyen tüm dostlarımı, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu adına yürekten selamlıyorum.
DİSK’in tüzüğünün 3. Maddesi, “Faşizme, cuntacılığa, oligarşiye, baskıya, zulme ve işkenceci tüm rejim ve dikta yönetimlerine karşı mücadele etmeyi TEMEL AMAÇ” saymaktadır. Tüzüğümüze göre faşizme, cuntacılığa, oligarşiye, baskıya, zulme ve işkenceci tüm rejim ve dikta yönetimlerine karşı mücadele işçi sınıfının onursal görevidir.
Milletvekillerinin, belediye başkanlarının, gazetecilerin tutuklandığı, gazetelerin-TV’lerin-radyoların kapatıldığı, kampüs denilen büyük hapishanelerin inşa edildiği bir ülkede ise üzerimize aldığımız görevimizin bilincinde mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız.
15 Temmuz Darbecilerinin bombaladığı ve feshetmek istediği parlamento, dün 11 vekiline yönelik operasyonla yeni bir saldırıya uğramıştır. Daha düne kadar “hakimiyet milletindir” afişleri asanların bugün milletin seçtiklerini tutuklaması açıktır ki halkın iradesini tanımamaktır.6 Milyon oy almış bir siyasi partinin eş başkanları ve vekillerinin tutuklanması Türkiye demokrasi tarihine çalınmış ve çıkmayacak kara bir lekedir.
En temel insan haklarından biri olan seçme ve seçilme özgürlüğü, haber alma özgürlüğü, grev yapma özgürlüğü tehdit altındadır. Dün dört konfederasyon başkanı ile emek ve demokrasi güçleri olarak yapmak istediğimiz basın açıklamasına bile tahammül gösteremeyenler en temel insan hakkını yok sayanlardır. Bugün tehdit altında olan, sadece bir partinin 11 vekili değil, bir arada kardeşçe yaşama umudumuz ve parlamentonun varlığıdır.
Milletvekillerine, belediye başkanlarına, gazetecilere yönelik operasyonlar birbirinden ayrı düşünülemez ve askeri darbeden kurtulan ülkemizde, amaç tek sesli, tek liderli, tek kişinin her türlü muhalefeti susturduğu bir rejim inşa etmektir.
Ancak ne yaparlarsa yapsınlar susmayacağız, teslim olmayacağız!
Değerli mücadele arkadaşlarım,
İki yıl önceki Genel Kurulunuza da beni davet etmiştiniz ve oradaki konuşmamda İtalyan diktatör Mussolini’nin grevdeki işçilere seslendiği bir sözü hatırlatmıştım: “Sizin özgürlüğe değil, ekmeğe ihtiyacınız var!”
O dönem demiştim ki, “evet, işçi sınıfının ekmeğe çok ihtiyacı var ama şurası kesin ki özgürlüğün olmadığı yerde ekmek de olmuyor”. İki yıl sonra bunu daha net bir biçimde görebiliyoruz.
Türkiye’de insan hakları ayaklar altına alındıkça, demokrasinin en temel ilkeleri çiğnendikçe, temel hak ve özgürlüklerimiz yok edildikçe işçiler olarak ekmeğimiz de küçülüyor.
Bugün milyonların aç olduğu, işçilerin ölümüne çalıştırıldığı bir düzende adaletsizlik büyürken, adalet saraylarının ve cezaevlerinin büyümesi tesadüf değildir. Tüm dünyada kapitalizmin eşitsizlikleri büyüdükçe, ırkçılığın, göçmen düşmanlığının, ayrımcılığın hortlaması da tesadüf değildir.
Ekmek küçüldükçe, adaletsizlikler büyüdükçe özgürlüklerimiz ortadan kalkmakta, özgürlükler ortadan kalktıkça ekmeğimiz küçülmektedir.
Çok uzağa gitmeye gerek yok. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ülkemizde ilan edilen OHAL ile beraber insan haklarının evrensel ilkeleri yok sayılırken, işçilerin en temel hakları da budanmıştır.
İşçilerin en temel haklarından olan örgütlenme çalışmalarımız bir yandan mevzuat engeline bir yandan OHAL engeline takılmaktadır. İşçiler insanca yaşayabilecekleri bir ücreti sağlayan toplu sözleşme için Anayasal haklarını kullanmakta, örgütlenmekte ancak işten atılmaktadır.
İşten atılmaya karşı demokratik tepkileri ise OHAL bahane edilerek engellenmek istenmektedir. Birleşik Metal İş, Nakliyat İş ve Limter İş sendikalarımızın direnişlerine polis saldırıları gerçekleşmiştir.
Ülkeyi KHK ile yöneten ve Meclis’i işlevsiz hale getiren AKP, sıra sermayenin taleplerine gelince Meclis’i çalıştırmıştır. Hükümet OHAL koşullarında alelacele zorunlu BES’i meclisten geçirip işçilerin ceplerine el uzatmıştır.
Ancak mesele seçimlerde taşeron işçilere verilen kadro sözü olunca, sıra bir türlü bu gündeme gelmemektedir. 1 yıldır “çalışmalar devam ediyor” diye işçiler oyalanmaktadır.
Yine OHAL koşullarında gözlerini işçilerin yüz yıllık kazanımı kıdem tazminatına diktiler.
Sonuç itibariyle bugün görüyoruz ki, özgürlük yoksa, demokrasi yoksa, insan hakları yoksa, ekmek de yoktur, aş da yoktur!
Değerli mücadele arkadaşlarım,
Barışa, kardeşliğe ve demokrasiye her zamankinden çok ihtiyacımız vardır. Bunu sağlayacak olan emek ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesidir.
Bu duygu ve düşüncelerle kongrenizi DİSK adına yürekten selamlıyor, önümüzdeki zorlu süreçte hepinize üstün başarılar diliyorum.