“GELİN İŞSİZLİĞİN ÇARESİNİ KONUŞALIM, GELİN İŞSİZLERİN DERDİNİN DERMANINI KONUŞALIM”
8 Kasım 2019’da Ankara’da toplanan İŞKUR 10. Genel Kurulunda DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun yaptığı konuşma.
Değerli katılımcılar,
Türkiye İş Kurumu’nun 10. Genel Kurulunu Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu adına saygıyla selamlıyorum.
Bu genel kurulunun ekonomik kriz koşullarında giderek daha vahim hale gelen işsizlik sorununun enine boyuna tartışıldığı ve çözümler üretildiği bir forum olmasını diliyorum.
Türkiye İş Kurumu ülkemiz çalışma hayatının en eski kurumlarından biridir. 83 yıllık bir geçmişi vardır. 1936 tarihli ve 3008 sayılı İş Kanunu ile kurulması kararlaştırılan Kurum 1946 yılında faaliyete geçti.
1936 İş Kanunu iş ve iş bulma faaliyetini devlet tarafından yürütülecek bir amme hizmeti olarak tanımlıyor ve iş ve işçi bulma faaliyetinden kazanç amacı güden özel istihdam bürolarını yasaklıyordu.
83 yıl önce İş ve İşçi Bulma Kurumu’nu yasalaştıran Cumhuriyetin kurucu kadrolarını saygıyla anıyorum.
Değerli delegeler,
Biz burada bir genel kurul icra ediyoruz. Ancak işin adını doğru koymak lazım. Burası gerçek anlamda bir genel kurul değil. Bu yaptığımız toplantı bir danışma toplantısı.
Öncelikle şunu vurgulamalıyım ki Başkanlık Rejimi ile birlikte Türkiye İş Kurumu’na ilişkin mevzuat Cumhurbaşkanı’nın yetki alanı içine alındı ve TBMM’nin yetki alanından çıkarıldı. Bu değişikliği yanlış bulduğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyorum.
İlgili mevzuata göre “Kurum, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ilgili kuruluşu olup özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz, idari ve mali bakımdan özerk kısa adı İŞKUR olan bir kamu kuruluşudur.”
Ancak bu tanım gerçeği yansıtmamaktadır. İdari ve mali bakımdan özerk olduğu iddia edilen kurum özerk olmak bir yana ciddi bir idari vesayet altındadır. Kurumla ilgili hayati kararlar siyasi irade ve yürütme tarafından verilmektedir. Sosyal tarafların rolü yok denecek kadar azdır.
Her şeyden önce özel hukuk hükümlerine tabi olduğu belirtilen kurumun genel kurulu göstermeliktir. Mevzuatta genel kurula tanınmış yetki yoktur, sadece görev tevdi edilmiştir.
Herhangi bir yetki tanınmayan Genel Kurulumuza Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre verilen görevlere bakalım:
-Devletin ekonomik ve sosyal politikalarına uyumlu ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına yardımcı olmak,
-Uygulanan politikalardaki dönem içindeki gelişmeleri değerlendirmek.
-İstihdamın geliştirilmesine ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak ve önerilerde bulunmak.
-Kurumun dönem faaliyet raporunu görüşmek,
-Kurumun hizmetlerini iyileştirici önerilerde bulunmak.
Görüldüğü gibi bize tevdi edilen görevler yardımcı olmak, değerlendirmek, önerilerde bulunmak, görüşmek gibi fiillerle ifade edilen istişari konulardır.
Her ne kadar Genel Kurul kararlarının Kurum ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların politika oluşturma ve uygulamalarında “öncelikle dikkate alınacağı” belirtilse de bu konuda hiçbir bağlayıcı düzenleme yoktur.
Görüldüğü gibi Genel Kurulun yönetim kurulunu ibra yetkisi yoktur.
Bağlayıcı karar alması mümkün değildir.
Genel Kurul mevzuatta istişari bir organ olarak öngörülmüştür.
Oysa Genel Kurul, Türk Medeni Hukukuna göre tüzel kişiliğin en yüksek karar organıdır.
İş Kurumu Genel Kurulu ise sadece ve sadece bir istişare kuruludur.
Genel Kurul bir istişare kurulu olarak dahi demokratik değildir. Genel Kurulunun sendikalardan ve meslek örgütlerinden katılan üyeleri sayı kısıtlamasına tabi iken, kamu kurum ve kuruluşlarını temsilen Bakan tarafından belirlenecek üyeler için bir sayı kısıtlaması söz konusu değildir.
Türkiye İş Kurumu’nun en yüksek karar organı genel kurul değil Yönetim Kuruludur ve Genel Kurulun yönetim kurulu üzerinde bağlayıcı bir yetkisi yoktur.
DİSK olarak Türkiye İş Kurumu Genel Kurulunun gerçek bir genel kurul olmasını istiyoruz. Genel Kurulun ibra yetkisi olmasını, genel kurul kararlarının bağlayıcı olmasını ve genel kurul bileşiminin demokratikleştirilmesini istiyoruz.
Türkiye İş Kurumunun en temel faaliyeti olan İşsizlik Sigortası Fonu’nun gelirlerinin dörtte üçü işçilerden ve işçiler adına işverenlerden kesilen primlerden oluşmaktadır. Dolayısıyla fon gelirlerin dörtte üçü doğrudan veya dolaylı olarak işçinin cebinden çıkmaktadır. Bu tabloya rağmen Yönetim Kurulunun altı üyesinin üçü yürütme tarafından atanmaktadır. Bu tablo değişmelidir. İŞKUR yönetiminde işçi temsilcileri çoğunlukta olmalıdır.
Primlerin çoğunluğunu biz ödeyeceğiz, davul bizim boynumuzda ama tokmak idarenin elinde olacak, bu kabul edilemez.
Türkiye İş Kurumu’nun ve Genel Kurulunun demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulmasını ve bir idari vesayet organı olmaktan çıkarılmasını talep ediyoruz.
Kurum Yönetim Kurulu yapısının demokratikleştirilmesini istiyoruz.
Değerli katılımcılar, değerli delegeler,
İşsizliğin ülkemizin en büyük toplumsal sorunlarından biri olduğu ve ekonomik krizle birlikte giderek daha vahim bir hal aldığı biliniyor.
Sizleri sayılara boğmayacağım ama Temmuz 2018’de 3 milyon 595 bin olan mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsiz sayısı Temmuz 2019’da 1 milyon 82 bin kişi artarak 4 milyon 677 bine yükseldi.
Temmuz 2018’de yüzde 11,1 olan mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı ise Temmuz 2019’da yüzde 14,3’e yükseldi.
Konfederasyonumuzun Araştırma Merkezi DİSK-AR tarafından hesaplanan geniş tanımlı işsiz sayısı Temmuz 2018’de 6 milyon 130 bin iken Temmuz 2019’da 1 milyon 54 bin artışla 7 milyon 364 bin oldu. Geniş tanımlı işsizlik oranı Temmuz 2019’da yüzde 21 olarak hesaplandı. Genç işsizliği yüzde 27,3’e yükseldi.
Sanayi üretimi ile büyümedeki daralmaya paralel olarak istihdamda da daralma devam ediyor. Dolayısıyla sadece işsizlik artmıyor istihdamda da büyük bir daralma yaşanıyor. Temmuz 2018’de 28 milyon 721 bin olan mevsim etkisinden arındırılmış istihdam 728 bin kişi azalarak Temmuz 2019’da 27 milyon 993 bine geriledi.
Sigortalı işçi sayısı ise son bir yılda 500 bin azaldı.
İŞKUR verilerine göre ise kayıtlı işsiz sayısı son bir yılda yüzde 30’a yakın artışla 3 milyon 133 binden 4 milyon 54’bine yükseldi.
Değerli katılımcılar,
Ankete dayalı işsiz sayısının 1 milyon 54 bin, kayıtlara dayalı işsiz sayısının 921 bin arttığı bir tablodan başarı öyküsü çıkmaz.
İstihdamın 921 bin, sigortalı işçi sayısının 500 bin azaldığı bir tabloyu kimse bir başarı olarak sunamaz.
Nitekim AKP hükümetleri öncesi dönemde, 1988-2002 arasında yıllık ortalama işsizlik oranı yüzde 8 iken, 2002 sonrasında, yani AKP hükümetleri döneminde yıllık ortalama işsizlik oranı yüzde 11’e yaklaşmıştır. Gerçekler bu kadar berraktır.
Türkiye vahim bir işsizlik tablosu ile yüz yüzedir ve Türkiye İş Kurumunun neredeyse tek belirleyeni olan siyasal iktidar işsizlikle mücadelede başarısız olmuştur.
Türkiye İş Kurumu özerk bir kurum olmadığı için biz İŞKUR faaliyetlerini sadece teknik ve bürokratik faaliyetler olarak değil, hükümet ve bakanlık çalışmalarının bir parçası olarak görüyoruz ve eleştirilerimizin muhatabı elbetteki öncelikle teknisyenler değil, siyasi irade ve bakanlıktır.
Değerli delegeler,
DİSK olarak İŞKUR’un işsizlikle mücadelede başarılı bir faaliyet yürüttüğünü düşünmüyoruz.
Elbette işsizlikle mücadelenin sadece İŞKUR’un sorunu değil ama İŞKUR kendi yetki ve görev alanında başarılı değildir.
Mızrak çuvala sığmaz, veriler ortada.
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan aktarılan devasa kaynaklar ortada, işsizlikte devam eden vahim tablo ortada.
Bize göre Fon kaynakları yanlış kullanılmaktadır. Hükümet İŞKUR’u adeta bir işveren teşvik kurumu haline getirmiştir.
İşsizlik Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırarken İşsizlik Sigortası Fonu “işverene destek fonu” olarak kullanılmaktadır. Ocak-Eylül 2019 dönemi işveren teşvikleri (işbaşı eğitimleri dahil) 13 milyar TL’yi aştı. Aynı dönemde işsizlere yapılan işsizlik ödemesi ise 7,5 milyar TL’de kaldı.
Bunun yanı sıra son yıllarda Fon kaynakları ucuz iç borçlanma aracı olarak kullanıldığı için zarar etmektedir. 130 milyar TL’yi aşan İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının yüzde 92’den fazlasının, piyasa faiz oranlarının altında oranlara devlet tahvillerine yatırılması nedeniyle, işsizlerin parası reel olarak erimektedir.
Bu noktada tuhaf bir gelişmeye dikkat çekmek istiyorum. Aylık İşsizlik Sigortası Bülteni’nde Temmuz 2019’a kadar Fon Portföyünün getirisini gösteren bir tablo yer alıyordu. Bu tablondan fon kaynaklarının enflasyon karşısındaki getiri durumu (getirisi ve zararı) görülüyordu. Anlaşılmaz bir biçimde bu tablo son iki aydır İşsizlik Sigortası Bülteni’nden çıkarıldı.
Gerçekleri neden saklıyorsunuz? Fonun getiri tablosunu Bülten’den çıkardığınızda gerçekler değişecek mi? Kurum yönetimini sosyal tarafların ve kamuoyunun bilgi edinme hakkına saygı göstermeye ve bilgi saklama tutumundan vazgeçmeye çağırıyorum.
Değerli katılımcılar,
Fon kaynakları iç borcun ucuz finansmanı için kullanılmaktadır. Bilindiği gibi geçen yıl Fon kaynaklarının bazı bankalara düşük faizle tahsisi konusunda basında çeşitli haberler yer aldı.
DİSK olarak konuyu açıklığa kavuşturmak amacıyla İŞKUR Genel Müdürlüğüne geçen yıl 16 Kasım 2018 tarihinde yazmış olduğumuz yazıya aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen halen cevap alabilmiş değiliz.
Buradan soruyorum: Sükût ikrardan mı gelmektedir?
Değerli katılımcılar,
Bu toplantı gerçek bir genel kurul değil, bir istişare organı seviyesine düşürüldüğü için alınan kararların bağlayıcı olmayacağının farkındayız.
Ancak Genel Kurul öncesinde Genel Müdürlük işsizlikle mücadele ve istihdamın artırılması konusunda sosyal taraflarla bir araya gelerek bu toplantıya sunulmak üzere öneriler geliştirmek için bir dizi toplantı yaptı ve bizlerden öneri istedi.
Bu toplantı ve önerileri ciddiye aldık ve DİSK’in işsizlikle mücadele için görüş ve önerilerini sunduk.
Bizim önerilerimiz teknik ayrıntılarla sınırlı değildi. Meselenin özüne ilişkin politika önerileriydi.
Çünkü işsizlik meselesi teknik bir mesele değil, esaslı politika değişiklikleri gerektiren bir meseledir.
Bu çerçevede sunduğumuz önerileri özetle şu hususları içeriyordu:
- Çalışma sürelerinin kısaltılması
- Fazla çalışma sürelerinin azaltılması
- Yıllık ücretli izin sürelerinin artırılması
- Kamu istihdamının artırılması
- İŞKUR ve İşsizlik Sigortası Fonu yönetiminde işçi tarafının katılımının artırtılması
- İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda şeffaf ve rasyonel davranılması
- İşsizlik sigortasından yararlanma koşullarının kolaylaştırılması
- Ücret Garanti Fonundan yararlanma koşullarının genişletilmesi
Fakat gördük ki önerilerimizin hiçbiri Genel Kurula sunulmak üzere hazırlanan taslakta yer almadı.
İşsizlik sorununun özüne girmeyen, teknik bazı düzenlemeler genel kurula sunulmak üzere hazırlandı. DİSK olarak işsizlikle ilgili kalıcı ve köklü çözümler önermeyen bu öneri taslağı ile mutabık değiliz.
Gelin işsizlikle mücadelede köklü önlemleri konuşalım.
Gelin İşsizlik Sigortası Fonu’nun işsizlerin derdine derman olmasını konuşalım.
İşsizlik Sigortası Fonu’nun ucuz iç borçlanma aracı olmaktan çıkarılmasını konuşalım.
Fon’un bankalar ve işverenler için değil, işsiz işçiler için kullanımını konuşalım.
İşsizlik Sigortası Fonundan yararlanma koşullarını hafifletelim.
İşsizlik ödeneğinin süresini artıralım.
Değerli delegeler,
Memleketin en vahim sorunu işsizliktir. İŞKUR Genel Kurulunun işsizlikle mücadele için gerçek sorunların konuşulduğu bir toplantı olması dileğimizi ileterek sözlerime son veriyor, Genel Kurula çalışmalarında başarılar diliyorum.