Kadınların Koronavirüse Yakalanma Riski Neden Daha Fazla Olabilir?
Kadınların Koronavirüse Yakalanma Riski Neden Daha Fazla Olabilir?
Koronavirüs dünyayı sinsi sinsi dolaşmaya devam ediyor; etkinlikler iptal ediliyor, işyerleri kepenk indiriyor, okullar erteleniyor. Kimi sağlık çalışanları ise krizin cinsiyete dayalı, sosyal ve ekonomik fay hatlarını derinleştirerek kadınları ciddi bir risk altında bırakabileceği konusunda endişeli.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2007 yılındaki bir raporunda toplumsal cinsiyet rollerinin “erkek ve kadınların birlikte zaman geçirdiği mekanlar, virüsün bulaşmış olduğu kişilerle temas ihtimalleri, virüse maruz kalma biçimleri, sıklığı ve yoğunluğu” açısından belirleyici olabileceği ifade ediliyor. Başka bir deyişle, (Çin’deki koronavirüs vakalarının ardında yapılan ilk çalışmalar erkeklerin ölüm oranının daha yüksek olduğunu söylüyorsa da) kadınlara toplumda yüklenen roller, onları virüs’ün doğrudan etki alanına sokabiliyor.
Tüm dünyada sağlık çalışanlarının çoğunluğunu, bazı tahminlere göre yüzde 70’ini -büyük bir kısmını salgınla mücadelede ön cephelerde çalışan hemşireler olmak üzere- kadınlar oluşturuyor. Çin’in salgının ilk patlak verdiği yer olan Hubei eyaletinde sağlık çalışanlarının yüzde 90’ı kadın. Amerika’da bu oran yüzde 78 civarında. Bulaşıcı hastalıklar uzmanı ve epidemiyolog Dr. Celine Gounder, “hastalarla çok daha yakından ilgilenmek durumunda kaldıkları, kan alan ve örnek toplayanlar onlar olduğu için” hemşirelerin virüse maruz kalma düzeyinin “doktorlardan yüksek” olduğunu söylüyor. Bu durum Washington’da hastalığın yayılımında üs haline gelen bakım evleri için de geçerli.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre (WHO) 2000’li yılların başında tüm dünyada görülen, 8000’den fazla olduğu tahmin edilen SARS vakasının yarısından fazlası kadındı, hastalığa maruz kalanların yüzde 21’i sağlık çalışanıydı.
Gounder kadınların tüm dünyada, ailedeki hastaların bakımı başta olmak üzere evdeki iş yükünü erkeklerden daha çok üstlendiğini de ekliyor. Ve hala çocukların yetiştirilmesiyle ilgili sorumlulukların çoğu kadınlar tarafından yerine getirildiği veiçin, okullara ara verilmiş olduğu için virüsünndan bulaşma riski de artış gösterebiliyor. Çin’den gelen veriler, hastalığın, birbiriyle sıkı temas halindeki aile üyeleri arasında çok daha kolay yayıldığını ortaya koyuyor.
Nitekim, Ebola virüsünün 1976’dan 2014’e kadar tüm Afrika’da yayılması sürecinde de yaşanılan buydu. 2007 yılına ait bir rapora göre, kadınlar geleneksel olarak ailede bakımdan ve ölülerin defin için hazırlanmasından sorumlu oldukları için, hastalık karşısında savunmasız hale geldi. Hastalığın bulaşma oranı evlerde hastanelerde olduğundan daha yüksekti. Her ne kadar Ebola vakasında elimizde biyolojik cinsiyetler arasındaki eşitsizliği ortaya koyan bir kanıt olmasa da 2014’deki salgında “kadınlarda erkeklerden daha fazla vaka tespit edildi”.
Hamile kadınlar bir dizi tehditle karşı karşıya, özellikle de coronavirüsün çocuklarını nasıl etkileyeceği konusunda net bir bilgi edinememenin yarattığı stres yüzünden. Ön araştırmalardan edinebildiğimiz tek bilgi, virüsün cenine geçme eğiliminin düşük olduğu yönünde. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi, SARS ve MERS gibi koronavirüs dönemlerinde çocuk düşürme ve ölüdoğum olaylarının gözlemlenmiş olduğu konusunda uyarıyor, ancak dediğim gibi, sebebi hala tespit edilebilmiş değil.
Ekonomik açıdan ise, salgının kadınlar üzerinde erkeklere kıyasla çok daha fazla olumsuz etkileri olabilir. Çünkü tüm dünyada part-time ve enformel işlerin çoğunluğunu kadınlar yapıyor. Bu türden işler, genellikle ekonomik belirsizlik zamanlarında ilk gözden çıkarılan işler.
Simon Fraser Üniversitesi’nde sağlık politikaları alanında araştırmalar yürüten Julia Smith, kadınların salgın zamanlarında evde olabilmek için işlerinden ve gelirlerinden vazgeçmek zorunda kaldıklarında, krizden sonra işe dönmenin ne kadar zor olduğunu da çoğunlukla farkettiğini söylüyor. Örneğin, Batı Afrika’daki Ebola salgını nedeniyle herkes gelir kaybı yaşarken, erkeklerin gelir düzeyi salgından önceki düzeyine kadınlara göre daha hızlı döndü.
O halde, coronavirüse karşı nasıl cinsiyete duyarlı bir önlem alınabilir? Ücretli hastalık izni ve erişilebilir sağlık hizmetleri gibi politikalar bir başlangıç olacaktır, ki bu ikisi de hala çok sayıda federal devlette bulunmuyor. Smith, bu devletlerin koruyucu giysiler ve hatta -Çin’de kadın hemşirelerin bulmakta zorlandığı- pedler ve tamponlar gibi temel ihtiyaçlardan oluşan temel kaynaklara erişimin de sağlaması gerektiğini söylüyor.
Daha önce yaşanan salgınlarda uygulanan küresel sağlık politikalarının cinsiyete dayalı etkileri göz önünde bulundurup bulundurmadığına dair bir araştırma yapan Smith, bütün bunlara rağmen salgına karşı hazırlıklarını artırmaya çalışan yönetimlerin bu ihtiyaçları göz ardı ettiğini söylüyor.
Çeviri: Gülnur Elçik