“İşten çıkarmalar yasaklansın! Ücretsiz izne ve sefalet ödeneğine hayır!”
DİSK 14 Nisan 2020 Salı günü (BUGÜN) saat 12:00’de İstanbul Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü önünde ücretsiz izin dayatması ve sefalet ödeneği yasa taslağına karşı basın açıklaması yaptı.
Covid-19 salgını devam ederken halkın canını, işini ve aşını güvence altına alması gereken hükümetin, işçi sınıfının evde kalmasını engellediği, işçilere ücretsiz izin ve sefalet ödeneği dayattığı vurgulanan açıklamaya DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, DİSK Yönetim Kurulu üyesi Seyit Aslan, DİSK üyesi sendikaların başkanları, genel merkez ve şube yöneticileri katıldı.
Sosyal mesafenin korunduğu basın açıklaması DİSK’in sosyal medya hesapları üzerinden canlı yayınlandı.
?CANLI YAYIN: YAŞAMAK İSTİYORUZÜcretsiz izin dayatması ve sefalet ödeneği yasa taslağına karşı İŞKUR önünde basın açıklamasındayız. https://t.co/QTd17EBuI2
— DİSK (@diskinsesi) April 14, 2020
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun yaptığı basın açıklamasında, ücretsiz izin dayatmasına ve sefalet ödeneğine tepki gösterilirken, salgının toplumsal tahribatına karşı çalışma yaşamında acilen alınması gereken önlemler şu şekilde sıralandı:
- İşten çıkarmalar derhal yasaklanmalıdır.
- Ücretsiz izin dayatması yasa tasarısından çıkarılmalıdır.
- 15 Mart 2020’den geçerli olmak üzere işini kaybeden, ücretsiz izne çıkarılan ve bu yasa ile işten çıkarılması yasaklanıp çalıştırılmayan tüm işçilere en az asgari ücret düzeyi olmak (2.325 TL) üzere, mevcut ücretleri de dikkate alınarak kısa çalışma ödeneğinde öngörülen düzeye kadar (4.381 TL’ye kadar) ödeme yapılmalıdır.
- Zorunlu ve acil işler dışındaki tüm işler durdurulmalı ve işleri durdurulan işçilere de aynı ödeme yapılmalıdır.
- Kayıtdışı çalışanlardan işini ve gelirini kaybeden bütün yurttaşların geçimini sağlamak hükümetin görevidir. Hükümet kayıtdışı olup işini kaybedenler işçilere asgari ücret düzeyinde kamu kaynaklarından destek sağlamalıdır.
DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu’nun İstanbul Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü önünde yaptığı açıklamanın tam metni şöyle:
“İŞTEN ÇIKARMALAR YASAKLANSIN!
ÜCRETSİZ İZNE VE SEFALET ÖDENEĞİNE HAYIR!”
Covid-19 salgınında kritik bir sürece girerken, halkın canını, işini ve aşını güvence altına alması gereken iktidarı bir kez daha uyarmak için buradayız.
Hükümet maalesef sürecin ciddiyetiyle bağdaşmayan, sadece sermayeyi korumaya yönelik politikalarına devam etmektedir. Aklın ve bilimin şart koştuğu önlemler alınmamakta, işçi sınıfının evde kalması engellenmektedir. Hafta sonları sokağa çıkma yasağı koyup, hafta içi işe gitme zorunluluğu dayatmanın akla, mantığa, bilime ve de vicdana dayanan hiçbir açıklaması olamaz. Türkiye sadece hafta sonları bulaşan bir virüs tehlikesi ile mi karşı karşıyadır? Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir? Bu nasıl bir akıldır? Bu nasıl bir sınıf ayrımcılığıdır?
Sevgili basın mensupları..
DİSK olarak üye sendikalarımızdaki gelişmeleri düzenli olarak takip ediyor ve bilgi derliyoruz.
Dün itibariyle 257 üyemizde Covid-19 pozitif tespit edilmiştir.
407 üyemiz karantina altındadır. Önceki haftalarda kaybettiğimiz iki üye arkadaşımızdan sonra dün bir mücadele arkadaşımızı yitirdik. Dev Yapı-İş sendikamızın İstanbul Avrupa yakası temsilcisi Hasan Oğuz hemen karşımızdaki Galataport inşaatında çalışıyordu. Şantiyede 3 Nisan günü 3 pozitif vaka çıkmasına rağmen üretim durdurulmamış, işçiler çalışmaya zorlanmıştı. 33 yaşındaki Hasan Oğuz 7 Nisan günü kalp krizi geçirdi ve maalesef kurtarılamadı. Raporunda ölüm şekli “bulaşıcı hastalık” olarak belirtildi. Öfkemiz büyük!
Tekrar ediyoruz çalışma zorlaması devam ederse pozitif vaka sayısı artacaktır. Kaygımız daha çok yurttaşımızı ve üyemizi kaybetmektir.
DİSK olarak daha önce de vurguladığımız gibi Covid-19 pozitif tespiti yapılan ve gerekli önlemlerin alınmadığı 9 işyerindeki üyelerimiz yasaların kendilerine verdiği çalışmaktan kaçınma hakkını kullandı. Bu hakkımızı kullanmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.
Soruyoruz: Bu salgın günlerinde Galataport inşaatına devam etmek çok mu gereklidir? Bu salgın günlerinde akla ve bilime meydan okuyan “çarklar dönecek” inadı ile kaç kişi ölecek? Dönen çarklar ölen insanlarımızı geri getirecek mi? Cuma günü akla ziyan bir sokağa çıkma yasağı ilan edip, yüz binlerce insanı sokaklara döküp, o insanları pazartesi işe gitmeye zorlamak nasıl bir sorumsuzluktur? Derhal hemen şimdi, zorunlu ve acil işler dışındaki tüm işler durdurulmalıdır.
Bir kez daha altını çiziyoruz: Halkın canını, işini ve aşını güvence altına almak hükümetin görevidir. Bu görevleri yerine getirmeyip, patronların çıkarları için “çarklar dönecek” diye ısrar edenler bu da yetmezmiş gibi hazırlanan bir yasa tasarısı ile işçilere ücretsiz izin ve sefalet ödeneği dayatmaktadır.
Sendikalara iletilmeden kamuoyuna açıklanan kanun taslağına göre işten çıkarmalar üç ay yasaklanırken, fesih yasağı uygulanan hallerde işveren, işçiyi tek taraflı ve keyfi olarak ücretsiz izne ayırabilecek.
Her şeyden önce işten çıkarma yasağı sırasında ücretsiz izin uygulamasına gerek yoktur. Ücretsiz izin uygulaması meşrulaştırılamaz! Ücretsiz izin işçiler için işten ayrılma yasağıdır. İşçi haklarının gasp edilmesidir.
Hükümet, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işçiye daha az ödeme yapmak için yeni bir yol icat etmeye çalışmaktadır. Ücretsiz izne çıkarılan işçilere normal şartlarda hak edecekleri işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden çok daha düşük ödeme yapılması amaçlanmaktadır.
Taslakta yer alan miktar asgari ücretle çalışan bir işçiye ödenen en düşük işsizlik ödeneği ile aynı miktardır. Covid-19 süresince işçilerin çoğunluğu günde 39 TL’ye, ayda net 1.168 TL’ye mahkûm edilmek istenmektedir.
İşsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğini devreden çıkararak, bunun yerine ayda 1.168 TL ile ucube bir ücretsiz izin uygulaması getirmek, milyonlarca işçiyi sefalete mahkûm etmek anlamına gelmektedir. İşçi sınıfı, bu salgın günlerinde kendilerini sefalete mahkûm edenleri affetmeyecektir!
Özetle, ücretsiz izni dayatmaya, meşrulaştırmaya ve işçileri sefalete mahkûm etmeye yönelik olan böyle bir düzenleme asla kabul edilemez. Bu ülkenin sefalete ve işsizliğe değil işçi sınıfını koruyan bir yasal düzenlemeye ihtiyacı vardır.
Bu düzenlemelerin başında ise işten çıkarmaların kesin olarak yasaklanması gelmelidir. TÜİK’in Covid-19’un etkilerini henüz yansıtmayan Ocak 2020 istihdam ve işsizlik verileri iç açıcı değildir. Geniş tanımlı işsiz sayısı pandemi öncesi 8 milyona dayanmıştır. Ümitsiz işsiz sayısı 1 milyona yaklaşmıştır. Ekonomik krizin başladığı Ağustos 2018’e göre istihdam kaybı 2 milyon kişiyi aşmıştır. İstihdamdaki bu ürkütücü tablonun çok daha büyük bir felakete dönüşmesini engellemenin yolu işten çıkarmalara, ücretsiz izin gibi dayatmalara gitmeden, bunları hemen yasaklamaktır.
Salgının toplumsal tahribatına karşı çalışma yaşamında acilen alınması gereken önlemler bellidir:
- İşten çıkarmalar derhal yasaklanmalıdır.
- Ücretsiz izin dayatması yasa tasarısından çıkarılmalıdır.
- 15 Mart 2020’den geçerli olmak üzere işini kaybeden, ücretsiz izne çıkarılan ve bu yasa ile işten çıkarılması yasaklanıp çalıştırılmayan tüm işçilere en az asgari ücret düzeyi olmak (2.325 TL) üzere, mevcut ücretleri de dikkate alınarak kısa çalışma ödeneğinde öngörülen düzeye kadar (4.381 TL’ye kadar) ödeme yapılmalıdır.
- Zorunlu ve acil işler dışındaki tüm işler durdurulmalı ve işleri durdurulan işçilere de aynı ödeme yapılmalıdır.
- Kayıtdışı çalışanlardan işini ve gelirini kaybeden bütün yurttaşların geçimini sağlamak hükümetin görevidir. Hükümet kayıtdışı olup işini kaybedenler işçilere asgari ücret düzeyinde kamu kaynaklarından destek sağlamalıdır.
Tüm bunlar için kaynakların bir bölümü İşsizlik Sigortası Fonu’nda vardır. İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları sigortalı işçiler için kullanılmalıdır. O kaynaklar hükümetin değil, işçilerin parasıdır.
Ayrıca sermaye ve hükümet de elini taşın altına koymalıdır. Hükümet yeni kaynaklar yaratmalı, toplumsal servetin büyük bölümünü elinde tutan bir avuç azınlık elini taşın altına koymalıdır.
Aklın, bilimin, hukukun ve vicdanın emrettiği bu düzenlemelerin bugüne kadar hayata geçirilmemesinin sebebi kaynak yokluğu değil, hükümetin tercihleridir. Bu akıldışı tercihlerden derhal vazgeçilmeli, son yıllarda hükümet tarafından bir işveren fonuna döndürülmüş olan bu fon kaynakları salgının toplumsal tahribatını önlemek amacıyla kullanılmalı ve yeni kaynaklar yaratılmalıdır.