Image Map

Kınık’ta büyük tedirginlik, kaygı ve öfke yaşadık

Kınık’ta yaşanan maden kazasıyla ilgili DİSK Yönetim Kurulu adına DİSK Eğitim ve İşçi Sağlığı İş Güvenliği Daire Başkanı Seyit ASLAN’ın açıklaması

İzmir’in Kınık ilçesinde 18.12.2021 tarihinde saat 21.00 sıralarında Polyak Eynez Enerji Üretim Madencilik San. Ve Tic. A.Ş’ye ait kömür ocağında metan gazı patlaması meydana geldi. Madende patlama nedeniyle göçük oluştu. Son alınan bilgilere göre 45 maden işçisi yaralandı.

Ülkede asgari ücret, vergi, yoksullaşma, döviz kurunun ekonomik yapıda yarattığı tahribat konuşulurken, uzun zamandır ülkenin yaşadığı işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunları nerdeyse unutturulma noktasına gelmişti.

Patlamanın yaşandığı bölge bir kömür havzası ve Soma katliamı toplumun belleğinde hala canlılığını korumakta. İlk başta çelişkili haberlerin gelmesi büyük bir tedirginlik ve kaygılı bir bekleyiş yarattı. Tek teselli şimdilik ölüm olmamasıdır.

13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa’nın Soma ilçesinde ülkemizin gördüğü en büyük maden vahşeti yaşanmıştı. Sermaye birikim rejiminin en acımasız, en katliamcı hali kendini Soma Holdingin işlettiği kömür madeninde göstermişti. Güvencesiz ve taşeron ilişkilerinin hakim olduğu, kuralsız çalışma ve üretim zorlaması sonucu madendeki faciada toplam 301 işçi katliama kurban verilmişti.

Biliyoruz, AKP’li yıllarda ortaya çıkan tablo korkunçtur. Bu yıllarda maden facialarında İstanbul İSİG meclisi verilerine göre en az 1890 maden işçisi iş cinayetlerine kurban gitti. Bu faciaların yaşandığı madenlerde rödovans taşeronlaştırma ve kuralsız çalışmanın temel üretim biçimi olması asla tesadüf değildir. Özel sektör madenciliğinde ise çalışma ortam ve koşulları her yanıyla kötü durumdadır.

Sonuçların en trajik örnekleri toplumda ağır travmalar yaratırken siyasal iktidarın vurdum duymazlığı ve nedenlerini fıtrata, kadere, işçinin yetersizliğine bağlama yaklaşımı bütün bu kanlı süreçleri örtmeye dönük politikalar olmuştur.

İdari ve hukuksal denetimlerin yetersizliğinden cesaret alan sermaye için,  mesleki eğitim ve birikim önem olmadığı gibi, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarını da tamamen bir maliyet kalemi olarak görülmektedir ve/veya göstermelik olarak düzenlenmektedir.  Maden sermayesi maksimum karı elde etmek için en hızlı en acımasız üretim süreçlerini yaşama geçirme konusunda hiç tereddüt etmemektedirler.

Madenlerde ya sendikal örgütlenme söz konusu olmamakta ya da göstermelik varlıklarıyla etkisi ve kapsamı daraltılmış haldedir.

İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının piyasa gerekleri çerçevesinde düzenlenmesi devam etmektedir.  Madencilik uygulamalarına dönük mevzuatta yapılan değişiklikler toplumsal yarar gözeten “insan onuruna yakışır iş” anlayışı temelinde ve iş sağlığı ve güvenliği alanına dönük olarak ele alınmamaktadır.

İktidarın toplumsal yaşamda yarattığı ağır sorunlar ülkeyi ağır ağır öldürürken, ilk önce işçiler bu ölümlerden nasibini alıyor.

Çalışma Bakanlığının kendi içine yaşadığı dağınıklık bir yana zaten yetersiz olan denetim mekanizmasının çok daha işlevsiz hale getirilmesi, sermayenin çalışanlar üzerinde acımasız baskı ve uygulamalarını rahatça yaşama geçirmesinin önünü açmakta ve kural haline getirmektedir.

Çalışma Bakanlığının İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği alanında yaşanan bu ölümcül olabilecek olumsuzlukların karşısında kurumsal yapısını güçlendirmesini ve yapması gereken denetim ve yaptırımları bir an önce yaşama geçirmesini talep ediyoruz.

Ayrıca yaşanan patlamayla ilgili bağımsız bir komisyon tarafından inceleme yapılması ve incelemenin kamuoyuna açıklanması, madencilik sektöründe gelecekte yaşanabilecek olumsuzluklara engel olmada ciddi katkı sağlayabilecektir.

ITUC ETUC