MKE’deki iş cinayetinin sorumluları yargılansın
Ankara’da Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi’nin (MKE) roket ve patlayıcı fabrikasında meydana gelen patlama ile ilgili olarak DİSK İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Daire Başkanı Seyit Aslan’ın açıklaması
Ankara’da Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi’nin (MKE) roket ve patlayıcı fabrikasında sabah 08.45 civarlarında bir patlama meydana geldi. Meydana gelen patlama nedeniyle 5 işçi hayatını kaybetti. Öncelikle yaşanan bu faciada ölenlerin yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.
Yapılan resmi açıklamalarda patlamanın kimyasal tepkime kaynaklı olduğu ifade edilmiştir. Geçmiş yıllarda da bu fabrikada patlamalardan kaynaklı ölümler yaşanmıştır. Aradan geçen zamanda ne tür önlemler alınmıştır? Değişik tarihlerde meydana gelen ölümlü iş kazalarının engellenmesi için işyerinde örgütlü sendikanın yaptığı önlemler alınsın çağrıları, girişimleri bir karşılığını bulmuş mudur? Eski teknolojiye sahip olan, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından risk oluşturan üretim yapısının ve kötü çalışma koşullarının yeni facialara yol açabileceği konusunda defalarca girişimde bulunulmasına rağmen 6631 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa uygun önlem ve değişiklikler yapılmış mıdır? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin yapmış olduğu denetlemelerde ortaya konulan ölümlere yol açacak tehlikeler giderilmiş midir? Yoksa eski teknolojiyle ve İSİG önlemleri alınmadan üretime devam mı edilmiştir?
Yaşanan patlamadan da anlaşıldığı üzere, önleyici, tehlikeyi sınırlandıran, ortadan kaldıran, çalışanların sağlık ve güvenliğini öncelikli olarak ele alan bir anlayışın olmadığı çok açıktır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatının askeri mühimmat üreten fabrikalarda da yaşama geçirilmediğini açık bir şekilde görmekteyiz.
Daha da genelden baktığımızda, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanını kuralsız hale getiren siyasal iktidarın bizzat kendisidir. 2012 yılından günümüze yapılan değişikliklere bakıldığında İSİG alanındaki düzenlemeler ya gevşetilmiş, ya belirsiz hale getirilmiş ya da sürekli ötelenmiştir. 8 yılda 6331 sayılı yasada yapılan küçük büyük değişiklik sayısı 40’ı bulmuştur.
Mart 2019’da yayınlanan “Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi Ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik”, askeri kuruluş , tesis ve depoları kapsamdışı bırakmış olsa da, Nisan 2013 tarihli “Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden Korunması Hakkında Yönetmelik”, “Patlamadan Korunma Dokümanı” hazırlama görevinin işverende olduğunu belirtmiştir.
İşletme yaptığı işin yarattığı tehlike ve risklere uygun alınması gereken önlemler çerçevesinde “Patlamadan Korunma Dokümanı”nı fabrikanın gereklerine uygun olarak hazırlanmış mıdır? Bu önemli dokümana uygun tehlike ve risk değerlendirmelerini yapmış, çalışanlarını bu patlayıcı üretimine uygun eğitimden geçirmiş ve onlara patlayıcı ortamlarda alınması gereken önlemleri anlatmış ve özel kişisel koruyucu donanımı sağlamış mıdır? Her kazadan sonra bu hayati dokümanlar değiştirilmiş ve geliştirilmiş, buna uygun tedbirler alınmış mıdır?
Anlaşılan, bu dokümanların hazırlanması söz konusudur ama gelişen durumlar doğrultusunda gerekli özen , dikkat ve yenilenmede eksikliklerin olduğu gözden kaçmıştır. Aksi takdirde zaten bu patlama olmazdı, bu katliam yaşanmazdı.
Sonuç olarak, bu facia ile birlikte bir kez daha görülmüştür ki, gerek işletmeler düzeyinde ve o işletmelerin özgün tehlike ve risklerine göre, gerekse de genel olarak kamusal bir işçi sağlığı iş güvenliği anlayışı hızla yaşama geçirilmek durumundadır. Bunun için sendikaların, meslek oda ve birliklerinin bu politikalarda etkin rol alması şarttır. Ve son olarak, ülkemizde bir İSİG sisteminin kurulması için sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve üniversitelerin içinde olduğu özerk-demokratik bir kurumsal yapı oluşturulması konusunda etkili bir mücadele verilmesi kaçınılmazdır.
DİSK olarak yaşanan bu faciada ölenlerin yakınlarına bir kez daha baş sağlığı diliyor, kaza nedenlerinin bir an önce raporlanmasını ve önlem almayan sorumluların yargı önüne çıkarılmasını talep ediyoruz.